Küçük cezveler!
Sır döküyor aynalar. Durduğu yerde yaprak döküyor analar. Her gün biraz daha azalan umutların küçük evinde, iki dirhem bir çekirdek giyinip bekliyor umutsuzluk! Ekonomi büyüyormuş. Çocuklar nasıl büyüyor acaba?
***
Evin çocuğu korkuların panayırında, ayazların eşliğinde. Belki sarhoş bir babadan dayak yemeden ağlamanın eşiğinde. Evin kızı kendi içine kaçmış. Çorabı kaçmış hayallerinin. Odalar tenha, odalar yamalı. Televizyonda politikacıya cennet, vatandaşa cinnet dağıtıyor habercinin biri. Sözlerinde kendisini temize çekmenin senaryosu, gözlerinde mesleğinin kiri! Küçük dilini yutuyor namus ve haysiyet!
***
Sır döküyor aynalar! Duvarlar sıva döküyor. Talan edilmiş bir evin orta yerinde, köşe kapmaca oynuyor yaşamak! Baba kağıttan gemilerin kaptanı. Babanın içi geçmiş, cep delik, cepken delik. Hayata baş kaldırmanın sırasını savmış üstelik. Bebeğin gülüşünü bıraktığı bir resmin üzerini toz kaplamış. Kapının üzerindeki anahtar bile kimsesiz! Tencereler siren çalıyor! Etekleri zil çalıyor sefaletin!
***
Hallaç pamuğu gibi dağıtılmış bir ailenin resmi geçidinde, bütün yollar kapalı. Doğan güneşin hükmü yok! Boş odalarda külleri eşeliyorlar. Ayağa kalksa yoruluyor anne! Yola çıksa boğuluyor baba! Karşılarına çıkacak masal kahramanları ejderha olmuş, haberleri yok! Dünyanın kaç bucak olduğunu, her gün biraz daha görüyorlar.
***
Hayatla bütün bağlarını kopartmış nice aileden biri onlar. Politik yarasaların kanını emdiği, nice aileden sadece biri! Onlar talan edilmiş ömrün işçileri. Elden ele gezen küçük cezveler! Ağlayan yanları çok, gülen yanları az!