Çok zenginim çok! Emekli bir öğretmen arıyor. "Atatürkçü kişiliğin, verdiğin mücadele ve bizleri her daim hatırladığın için sana teşekkür ederim evladım" diyor. Gönül kuşlarımın kırıntılarından, harika bir sofra hazırlıyorum kendime. Yeryüzünde kuramadığım çiftliği, gökyüzünde kuruyorum. Gururlanıyorum.
***
Bir asker anası arıyor, "Ölüm sadece anaları yakıyor" diye açıyor telefonu. "Bizim çocuklarımız için vur emri veren gazetecilere ödül veriliyor" diye haykırıyor. "Çocuklarımızın siperlerinde durduğun için Allah razı olsun" diyor. Hangi mevsimde öleceğimi düşünüyorum. Öldükten sonra bile yaşamın kapısını çalıyorum usulca. Huzur içinde hissediyorum kendimi.
***
Bir emekli albay arıyor. "Bizlerle ilgili heyecanını kaybetmediğin için sağol" diyor. Milyon dolarlara bedel bir teşekkür mektubum oluyor. "Tırnak içinde" hissediyorum kendimi. Bir taksici, bıçkın cümlelerin arasından, duygularını fısıldıyor: "İktidarın kapı aralığında durmadığın için seviyorum seni. Allah'a emanet ol." Bir işçi kükrüyor, "Devam et Hakkı oğlum, arkandayız" diyor. "Gazetecilikte kudreti kalem değil; ihanet ve tetikçilik zannedenlere inat devam et." Efkarlanıyorum.
***
Temiz bir Türkçe'yle karnı doyan gazeteciliğin yerini, şimdi saltanat adamları almışken, böyle sözcüklerle doyduğumu hissediyorum. "Kim olduğum önemli değil" diyor karşımdaki ses. "Sizin meslek de, manken alemine döndü" diyor. "Dün yazdıklarını bugün inkar edenlerin oryantal dönüşleri para ediyorsa, sizin mesleğinizin saygınlığı kalmamıştır. Seni onlara benzemediğin için seviyorum." Okuyucularımla aynı dili konuşmanın gururunu yaşıyorum. Telefonlardan farkına vardığım bir gerçek var ki Çok zengin bir gazeteciyim. Çok.