Dünya Ruh Sağlığı Günü ve damgalanma
10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü'ydü. Türkiye'de bu alanda çalışan uzman ve aile derneklerinin oluşturduğu platform bir toplantı yaptı. Bu toplantı, ertesi gün gazetelerde çok az yer aldı. Oysa gittikçe artan oranlarda toplumun bozulan ruh sağlığından herkes yakınıyor. Basın benze r haberleri yapıyor. Ruh sağlığımızın bozulduğundan, korunamadığından, bozulduğunda tedavi edilmesi için gerekli koşulların olmadığından yakınırken, bir ruh sağlığı yasamız olmadığından kaç kişinin haberi var? Daha da önemlisi bir ruh sağlığı yasasının gerekliliğini kimler biliyor? Evet, birçok ülkede, hatta bizim gelişmemiş bulduğumuz ülkelerde olan yasa, maalesef bizde yok. Yasanın gerekliliği ve yapılabilecekler için TürkiyePsikiyatriDerneği'nden bilgi alınabilir. 58 Ekim'de İstanbul'da bir toplantı vardı. Adı "DamgalanmayaHayır" olan bir toplantı. Ruh sağlığının bozulması, yapılması gerekenler ötesinde, sağlığı bozulanlardan korkmayı, onlardan kaçmayı, umursamamayı ve önyargıyı dile getiren, çözüm arayan uluslararası bir toplantı. O da çok gündeme gelmedi. Oysa damgalanma önemliydi. Bir yandan bozulan ruhsal sağlıktan yakınırken, bir yandan hastaları dışlayan, kızdıkları kişilere hastalık isimlerini hakaret olarak kullandığını sanan bir toplum için bu süreçler çok önemliydi. Çünkü artık ruhsal hastalıklar iyileşebiliyor. Oysa önyargı ve damga geçmiyor. Damgalanma Toplum farklıyı sevmez, farklıdan korkar. Ne yapacağını bilemediğinden, kendi başına da geleceğinden ürker. Anlamadığından, bilgisizliğinden, yetersizliğinden çekinir. Onları gidermek yerine kolayı seçer ve damgalar. Damgalamanın bilgisizliğine, eğitimsizliğine, yetersizliğine katlanmak da, damgalanmanın ve dışlanmanın yalnızlığına katlanmak da zordur. Yasa dışı nedenler, ahlak dışı nedenlerle damgalanmanın sebebi de bedeli de değişiktir. Oysa hastalanmak insanın elinde değildir. Psikiyatri hastaları damgalanmadan en çok etkilenen hastalardır. "Deli" denilmesinden çekinme, damgalanma korkusu tedaviye ulaşmayı engeller. Psikiyatri hastalarına "deli", doktorlarına da "delidoktoru" yakıştırmaları, azalmakla birlikte devam etmektedir. Şakalar, fıkralar, çizgiler; hasta ve doktoruna olan bu damgalamayı yansıtır. Oysa "deli" nedir? Daha çok ne yaptığını bilmeyen, garip ve farklıyı anlatmakta kullanılır. Ruh sağlığı bozuk kişiler bu tanıma girmezler. Girmezler de o damgalanma korkusu onları gizlenmeye, tedaviyi geciktirmeye yöneltir. Stigma olarak da isimlendirilen damgalanma, kişinin psikiyatrik rahatsızlığı olduğunu kabul edip yardım almasına, işbirliği içerisine girmesine mal olan, kişisel ve sosyokültürel özelliklerden etkilenen özel bir durumdur. Psikiyatrik tedavi almak, rahatsızlığını kabul etmek zayıflık ve yetersizlik olarak algılandığında, birey durumunu çoğu kez bilinçdışı yollarla inkar eder. Bu sıkıntılı durumla yüzleşmek bir ölçüde acı verdiğinden, sürekli bir "kaçınma" davranışı içinde bulunur. Geçen zaman, altta yatan hastalığın ilerlemesine, bireyin ve çevresinin çok daha fazla, ileri safhalarda da geri dönüşü çok zor olan noktalara varıncaya dek ağır zararlar görmesine neden olur. Damgalanma korkusuyla tedavisi gecikenler azalıyor. İnsanlar zarar görmesin diye, Sokrates' in sözünü tekrarlamalı, tekrarlamalı: "İyigörüşleranlamayetkisiolanların,kötügörüşlerseböylebiryetiyesahipolmayanlarıngörüşleridir.Yanisevgilidostum,herkesinhakkımızdanelersöylediğiniokadarumursamamalı."