Paylaşabilmek
Ramazan'ın yarılandığı şu günlerde, oruç tutan veya tutamayan ama "Müslümanlık" denilince mangalda kül bırakmayanlara birkaç hatırlatmamız var. İslamiyet'in bir hayat sistemi olduğunu söylüyorsak, o sistemde sağlıklı biçimde yer alabiliyor muyuz? Birey olarak katkıda bulunabiliyor muyuz? Sosyal hayattaki sorumluluk ve görevlerimizi bu anlamda ifa edebiliyor muyuz? Mesela,şuRamazangünlerinde,oruçtutabilenveyatutamayan,amaMüslümanbilincinitaşıyanlar,fitrevesadakagibimaddiyardımlaşmavedayanışmayaönemveriyorlarmı? Hatta, manevi atmosferi ve duygu yüklü oluşundan ötürü, zekatlarını da bu dönemde vermeye çalışıyorlar mı?
Zenginlikdelütuftur Sanıyorum meselemiz anlaşılıyor! Maalesef,insanvekulolaraktaşıdığımızenönemlisorumlulukolanyardımlaşmavedayanışmayagerekenönemiveremiyoruz. Sadakayı, fitreyi, hatta zekatı bile köşebaşındaki dilenciye verilen üç kuruşluk bozuk paralarla geçiştirmeyelim. Yol üzerinde avcunu açanlara uzatılan çerezlikler gibi görmeyelim. Sadece İslamiyet'te değil, bütün dinlerde zenginlik Taanrı'nın lütfudur. Fakirlik ve yoksulluk da aynı şekildedir. Buna rağmen, zenginlerin Tanrı tarafından ödüllendirdiği gibi bir saçmalığı da düşünmeyin. Herikitarafınbirbirlerinekarşısorumluluğukapsamında,buzenginlikveyoksulluklarebedialemdekalıcılığadönecektir.Onuniçinhali-vakti,gücü-kudreti,varlığı-imkanıolanlar,mutlakşekildeolmayanlaraverecekbirşekildepaylaşmaduygusunuöneçıkartacaktır.
Ezen-ezilenmeselesi Böylece toplumdaki denge de (kısmen) sağlanacak, varlıklılarla yoksullar arasında ahenk oluşacaktır. Başka bir ifade ile bizim 1970'li yıllarda dolu dolu yaşadığımız ideolojik mücadele ortamındaki ezenezilen tartışmaları veya kavgalarına rastlanmayacaktır. Zengin diye tarif edilen veya olmayanın yanında "olanlar" arasında sayılanlar, sevgi ve muhabbetle, Allah rızası için imkansızlık girdabındakilere el uzatacaktır. Böylece toplumdaki sosyal denge sağlanamasa da, dayanışma ortamı gerçekleşecek. Bundan da, aslında varlıklı olanlar kazançlı çıkacak ve emniyette olacak.
Orucugönlümüztutmalı Hırsızlık, kapkaççılık, soygunculuk ve dolandırıcılık gibi her şeyin karabasan misali toplumun üstüne çöktüğü böylesi dönemlerde, bizi birbirimize kenetleyip "milletşuuru" oluşturan da işte bu gibi şeylerdir. Birbiri mizi görmeden, anlamadan, kucaklamadan oruç tutmak, yanlış anlamayın ama, sabahtan akşama kadar boşuna aç kalmak ve eziyet çekmekten başka bir şey değildir. Orucu bedenlerden ziyade, gönüllerin, beyinlerin, gözlerin, kalplerin tutmasını; dini görevleri de insanlığın ortak yaşama sevinci alanında görebilenlere ne mutlu... Ne mutlu alan değil de verebilen el olanlara. Ne mutlu paylaşanlara veya paylaşmayı bilenlere...