CNN ekranında "İkiz Kuleler" faciasını izlerken her şey film gibiydi. Nitekim o olaylar, şimdi bir sinema filmi olarak beyazperdede. Hollywood böyle fırsatları hiç kaçırmıyor. Ne de olsa yaşanmış hikayelerde gişe garanti. Kendi adıma ne böyle bir olayı ne de böyle bir filmin olmasını tercih ederdim. Film, 11 Eylül günü yolcuların ve hava korsanı gençlerin havaalanına gelmesiyle başlıyor. Herkes uçağa yerleştikten sonra film, uçağın içine ve hava kontrol kulelerine odaklanıyor. Radardan kaybolan bazı uçakların "İkiz Kuleler"e çarpmasıyla bu olayın terörist bir saldırı olduğu anlaşılıyor. Kaçırılan "United 93"ün hedefi ise, Beyaz Saray.
Belgesel tadında Oyunculardan, diyaloglara kadar filmin başarısı tartışılmaz bile. Filmde her şey çok gerçekçi. Fakat ortada bu kadar komplo teorisi üretilirken "United 93"ün gerçekleri yansıttığından nasıl emin olabiliriz? Geçmişte "Medusa Darbesi" ve "Kanlı Pazar" gibi başarılı politik filmlere imza atmış olan Paul Greengrass'ın acelesi nedir? Bu filmin onun kariyerine herhangi bir katkısı olacağından şüpheliyim doğrusu. Sinema provokatördür. Fakat dünya barışının büyük tehdit altında olduğunu bu dönemde sinema sanatı bu olmamalı. Kuşkusuz "11 Eylül" ile ilgili bu beş yıllık süreçte yapılan en önemli sinema olayı; Ken Loach, Sean Pean, Claude Lelouch gibi yönetmenlerin bir araya gelerek yaptıkları "11'09'01- September 11' filmidir. Bu nedenle "11 Eylül" üzerine yeni bir şey söylemeyen, yeni bir bakış getirmeyen "United 93" son derece gereksiz bir film. Umarım Oliver Stone'un Nicolas Cage ile çekeceği "Dünya Ticaret Merkezi" de böyle bir hayal kırıklığı yaratmaz ve Hollywood'da "Vietnam" misali bu işin suyunu çıkartmaz.