Ağustos gecesi, Genel Kurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın Tabip Teğmen Ayça Alan ile dans etmesi, çocukları ve torunlarıyla resimleri, görev devralırken ailesine teşekkür etmesi gazetelerde "Askerindeğişenyüzü" yorumlarına neden oldu. Haberler ve resimler biraz hüzünlü de olsa anılarımı canlandırdı. 15 yaşında dans etmeyi babamdan öğrenmiştim. O bir askerdi ve diğer silah arkadaşları gibi çok güzel dans ederdi. Ailesi her zaman önemliydi. Kazandığı her başarının, aldığı her yeni rütbenin annemin başarısı olduğunu özenle belirtirdi. Genellikle sert olan bakışları, ailesi söz konusu olduğunda ışıldar ve yumuşardı. Onu kaybedeli 18 yıl oldu. Birçok şeyini gibi onunla yaptığım valsleri de çok özlüyorum. Bu nedenle resimler ve haberler beni hüzünlendirdi. Tabii genç meslektaşım Ayça'nın yeni görevine unutulmayacak bir dansla başlamasının da katkısı var. Yani askerin değişen bir yüzü yok. Biz ne görmek istiyorsak onu görüyoruz. Orası her zaman bir aileydi. Evet,orasışevkatgösteren,danseden,seven,kucaklayanbiraileocağıdır. Her ailede olduğu gibi, iş başındaki davranışla, aileye davranış değişir, değişmesi gerekir, tıpkı babamın bakışlarının değiştiği gibi. Tabip teğmen Ayça'ya, bir meslektaşı ve hocası olarak başarılar diliyorum. Şanslı, çünkü babalarla yapılan danslar unutulmaz. Anneler Peş peşe cenaze törenleri oldu. Şehit edilen askerlerin anneleri, kucaklarında çocuklarıyla eşleri... Yitirdiklerine ağlayan, kime kızacaklarını bilmeyen çaresiz anneler. Çocuklarölmesin, diyoruz. Savaşlarda küçük çocukları gündeme getiriyoruz. Oysa yaşları kaç olursa olsun anneler için onlar çocuk. Subay olsalar da, mühendis olsalar da annelerinin çocukları. Onlara çocuklarının ölümlerini anlatmak çok zor. Acılarını anlamak, sorunu bir an önce çözmek ve başka anneleri ağlatmamak gerekir. Onlara "Askerolanınölebileceğini" söylemek ise olsa olsa düşüncesizlik olur ki sanırım kimsenin, hele hele büyüklerin düşüncesizlik yapma hakkı yoktur. Buna Türkiyegerçeği diyebilir miyiz? Doktorlarasaldırı Aslında sık sık çıkan bir haber: "Hastayakınları,doktorasaldırdı" . Ama genellikle küçük bir haber olarak kalıyor. Sadece geçen hafta üç tane haber vardı. Bir çoğu ölümle sonuçlanıyor. Doktor olmak kolay değildir. Uzun bir eğitim, mecburi hizmetler, devamlı çalışma, gece nöbetleri. Nöbetçi olmasanız da çalan telefon, sokakta, tatilde sorulan sorular. Her başarısızlığınız bir can demektir ve bu sizi herkesten çok üzer. Tüm bunlara karşın, bakanlık başta olmak üzere yetkili yetkisiz herkes para dışında bir şey düşünmediklerini söyleyerek onları hedef gösteriyor. Başardıklarında sorun yok, ama hasta kaybedildiğinde suçlanıyorlar ve saldırıya uğruyorlar. Doktorihtiyacımızvaramabizelimizdekileriöldürüyoruz. Onlar da insan ve hata yapıyorlar. Bu hatalar için kanunlarımız var. Sadece doktorlar değil, son zamanlar da herkes adaleti kendi yerine getirme çabasına girdi. Bu bir ülke için olabilecek en olumsuz durum. Ülkeyi karmaşaya sürükler. Üstelik bu tutum yetkililer tarafından cezalandırılmayıp, hele bir de onaylanıyorsa.... Ya buna Türkiyegerçeği diyebilir miyiz?