FRANKFURT'ta seyircisiz de olsa sponsorların büyük katkılarıyla "Seni yalnız bırakırmıyız sandın, "70 milyon sığmazdık zaten" sloganlarıyla Türkiye buradaydı zaten. Sessiz futbol bizim takımımızın maçın başında konsantre olamayışını sağladı. Ancak bu tutukluk bir avuç Türk kolonisinin tezahüratlarıyla birlikte olumluya dönüştü. FatihTerim'in 3 M'sinden birincisi Malta'yı aşmak için turnuva başı gerginliğini atmamız gerekiyordu. Bunu da ancak ikinci yarıda delici oyuncularımızı sahaya sürmekle sağlayabildik. Malta gibi fiziksel teknikten yoksun ama kısa boylu ve de kavgacı bir savunma oynamaya çıkmış, futbol oynatmamak için her şeyi yapan bir takım karşısında özellikle ilk yarıda hücum organizasyonları yapmakta pozisyon, bulmakta çok zorladık. Ne kanattan, ne de ortadan Malta savunmasını geçecek yoları bir türlü bulamadık. Burada tabii ki bire bir pozisyonlar üretebilecek Arda,Nihat ve Tuncay'ın başlayan 11'de olmamasının rolü büyüktü. Malta kendi kalesinde iyi oynarken, girdiğimiz iki pozisyonda da futbolun tanrıları yanımızda olmadığı için neticeye gidemedik. Ancak ikinci yarıda Arda ve Nihat'ın girmesi takımın çehresini ve ritmini büyük ölçüde değiştirmese dahi, gol pozisyonlarına girmeye başladık. Ve de ilk golden sonra Malta biraz canlanır gibi oldu. Ardından sağ ve solda Arda ile başlayan akınlarda ikinci golü bulduk. Bütün bu gollerde kaptan HakanŞükür'ün asistleriyle beraber pozitif futbolunun da etkisi büyüktü. Sonuçta Milli Takımımız, kağıt üzerinde kolay, aslında zor bir maçı kazanarak elemelere iyi bir başlangıç yapmış oldu. İnşallah gerisi de gelir.