Türkiye'nin son yıllarda komşu coğrafyalarla daha yakın ve daha sıcak bir ilişki kurma sürecine girdiğini söylemek mümkün. Aynı zamanda Türkiye'nin komşularıyla ikili ilişkilerini geliştirmeye çalıştığı bir dönemde etrafında global krizleri tetikleyen olayların geliştiğini de unutmamak gerekir. Irak'ta yaşananlar, İran ile ortaya çıkan gerginlikler, Balkanlar'da yeni yönetimlerin oluşması, Rusya'nın ilgi alanındaki ülkelerle girdiği güç mücadelesi gibi gelişmelere Türkiye'nin lakayt kalması söz konusu dahi olmamalı... Ancak, problemli coğrafyalarda ülke olarak devreye girerek, uzun vadeli menfaatler sağlanması hususunda ne derece sağlıklı adım atıldığı tartışma konusudur. Üstelik bu tartışmaların bizleri neticeye götüreceği açık bir cevabı da yoktur. BirleşmişMilletler'in ( BM ) LübnanBarışGücü'ne, Türkiye'nin asker gönderme girişimine en az Lübnan'daki etnik ve dini gruplar çeşitliliği ölçüsünde tepki gösteriliyor. Aykırı görüşler ileri sürülmesi bir başka soruna işaret ediyor, Anadolu'nun başka sıkıntıları olduğunu ortaya koyuyor. Problemli bir coğrafyada kendi iç sorularını tam anlamıyla çözememiş, gideceği hedefi net olarak belirleyememiş bir Türkiye tablosu ortaya çıkmaktadır. İşte bu görüntü ciddi anlamda ülkemizin global platformlarda görüntüsünü sarsmaktadır. Amanereyekadar? BaşbakanTayyipErdoğan'ın, Hizbullah'ın silahsızlandırılması görevi verilmesi halinde Türk askerinin çekileceği güvencesini vermesi bir noktada Lübnan'da görev alanının sınırlarını çiziyor. Ama nereye kadar? Türkiye'nin bölgesindeki olaylara duyarsız kalmaması kadar, sorunların çözümünde de çok makul sebeplerle sahada olması icap ediyor. Yani Türkiye'nin Lübnan'da daha etkin olması gerekir. Lübnan'ın geçmiş dönemlerde PKK'ya evsahipliği yapması ve terörist beslemesi gibi konularda ülke olarak problemi kendimizde aramamız gerekiyor. Komşularla ve yakın coğrafya ile iletişimin sürekliliği ve çeşitliliği gerekiyor. Bu barış ortamında kültürle, ticaretle, üniversitelerarası ilişkilerle, askeri kanatların ortak temaslarıyla sağlanabilir ve ihmal edilmemesi icap eder. Irak'aaskergönderilmesindetezkereninTBMM'dengeçmesinin bugün bile doğru bir şekilde sağlaması yapılamıyor. Türkiye açısından kayıplarımızın hesabını da yapmış değiliz. Ama "Hayır" diyerek ne elde ettiğimizi bilmiyoruz. Irak'a asker göndermeyerek, Kuzey Irak'ın adeta PKK'nın serbest çalışma alanı olmasını sağlayan o kararla, Lübnan'a asker gönderilmesi arasında ciddi benzerlikler var. Özetle; Türkiye'nin yakın coğrafyada aktif olarak var olması, geleceği açısından çok önemlidir.