Geçmişe doğru yöneldiğimde, benim geleceğim kayboluyordu. Uzaklardan bir ses duyuyordum. "Kaçankovalanır" diyordu, bilinçaltıma emirler yağdırıyordu. Artık genç olmak için geçti, önümden rüzgar gibi geçti. Elimi uzatsam sobelerdim, uzatmadım. Çünkü biliyordum ki. Ben onu yakalamadıkça... O asla kaçamayacaktı.
***
Kelebek sevdası gibiydi, 24 saat ömrü varmış. Güneşin kum saatini ters çevirsem, yeniden yanardım ateşinde. Kolumdaki saate baksam, şimdiki zaman diliminde ona yer yoktu. Mazinin tarlasında dolaştım usulca. Aynalar mı eskimişti, benim yüzüm mü buruşmuştu! Avcumun içinden uçup giden yıllara inat, dokunsam bütün resimlerin içinden çıkardı, dokunmadım. Çünkü biliyordum ki... Ben ona dokunmadıkça. O asla uçamayacaktı.
***
Yağmur yağıyordu deliler gibi. Her yağmurda camlarıma vuruyordu, "Bengeldim" diyordu üstelik. Yazdığım şarkıların içinde yaşıyordu, ben istediğim zaman notaların içinde dolaşıyordu özgürce. Perdeyi araladım, karşımdaydı. Beni 3 gün görmese ölürdü. 30 yıl sonra gördü, ölmedi. Perdeyi kapattım, başka bir dünyanın içinde yaşıyordu, benim dünyamda onun yeri yoktu. İsmini çoktan silmiştim camlardan. Çünkü biliyordum ki... Ben onu yazmadıkça... O asla yaşamayacaktı.
***
İkimiz de seyirciydik aslında. "Enkutsalziyaret,seniuzaktanseyretmek" konulu bir filmin seyircileri. Birbirimizi tanıdığımızın en somut kanıtı, pasaklı zamandı. Mişli geçmiş zaman.
***
Hiç kimse senin gibi Vedasız terk etmedi Hiçbir ayrılık beni Böyle deli etmedi
Senin yokluğun olmaz Sen yokken aşk bitmedi Ne yeminler etmiştim Unutmaya yetmedi
Demek ki çok sevmişim Sevdamın gözü kara Yoksa niye kanasın Durup durup bu yara HakkıYALÇIN