Biz Tommy Lee Jones'u oyuncu biliyorduk. O, "Üç Defin" filmiyle yönetmen olduğunu da gösterdi. Ünlü oyuncu, ABDMeksika sınırında yaşanmış bir olaydan yola çıkan, "Üç Defin" filmiyle insanların doğru yolu bulmadan önce karşılaştıkları aptal, zeki, komik, hüzünlü durumları beyazperdeye taşıyor. Ama hepsinden de önemlisi, verilen "söz"lerin tutulmasının adeta namus olduğunu anlatıyor. Büyük bir çiftliğin başı olan Pete'in Meksikalı dostu Melquides, sınırda vurulur ve cesedi gizlice gömülür. Bir süre sonra cesedi bulan devriyeler, onu mezarlığa defnederler. Pete, Melquides'ı öldürenin sınır devriyesi Pete olduğunu öğrenip onu kaçırır. Cesedi defnedildiği yerden zorla çıkarttıran Pete'in amacı, arkadaşına verdiği sözü tutarak Meksika'daki evinin bahçesine defnettirmektir. Pete ve tutsağı Mike, bir katırın sırtına bağlanan Melquides'ın cesediyle Meksika'ya doğru yolculuğa çıkarlar. Tommy Lee Jones, herkesin bildiği yoldan gitmiyor. Kendine özgü bir sinema dili kurmaya çalışıyor. Farklı kurgusu ile bunu başarıyor. "Üç Defin", adeta film içinde film. Filmin hikayesi, üç ayrı bölümde birbirinden bağımsızmış gibi ilerliyor. Son bölümde ise bütün karakterlerin birbiriyle ilişkisi kuruluyor. Başta ilk iki bölüm olmasa da olurmuş. Filmin asıl ağırlığını taşıyan son bölüm ise, başlı başına bir film. Nitekim "Üç Defin"ndeki en heyecanlı hikaye de burada. Tommy Lee Jones'un sinema dili, zaman zaman Sam Pecinpah'ın sinemasını andırıyor. Tabii ki Pecinpah'ın sinemasındaki şiddet çok daha sertti. Bu ilk film, Jones'un yönetmen olarak bu işin altından kalkabileceğini gösteriyor. Yönetmenlik konusunda elinden geleni yapan Jones, iş oyunculuğa gelince adeta gövde gösterisi yapıyor. Bütün tecrübesiyle unutulmaz bir Pete karakteri yaratıyor. 2005'te Cannes Film Festivali'nde En İyi Erkek Oyuncu ve En İyi Senaryo ödülünü alan "Üç Defin", yaz sezonunun belki en iyi filmi değil ama en ilginç filmi. Ama ne yazık topu topu üç sinemada gösterimde...