Bir süre önce gazete mailime yardım isteği gelmişti. Çanakkale gezisinde kaybolan 2 yaşındaki minik Şeref Can'ın ailesi, yardım istiyordu. Konu zaten gündemdeydi. Aile her yere başvurmuştu. Sonrası malumunuz. Şeref Can bulundu. Kaçıran kişi, biyolojik babası olduğunu iddia ediyor. Annenin bu kaçırmayla ilişkisi olduğu, çocuğu kendisinin teslim ettiği söyleniyor. Yasal baba eşine sahip çıktı. Karmaşık, hâlâ karanlık noktaları olan bir olay. Açılan hesapları, karmaşası, herkesin kendisini kandırılmış hissetmesi tartışılıyor. Ayrıca günlerdir kimin haklı, daha iyi ya da daha kötü olduğu da tartışılıyor. Olay adeta bir toplumsal hesaplaşmaya döndü. Erkek olmak, kadına sahip çıkmak, töre cinayetleri, gelenekler hepsi gündeme geldi. Peki ama minik Şeref Can'a ne yapıldı ve ne yapılmaya devam ediliyor? Olay onun etrafında dönüyor ama kimse onu, ruh sağlığını, geleceğini tartışmıyor. Bakalımnelerolmuş... Şeref Can, 2 yaşında bir çocuk. Doğmuş, kardeşi, anne-babası ve diğer akrabalarıyla birlikte büyüyor. Onlarla birlikte bir geziye gidiyor. Sonra hiç tanımadığı bir adam tarafından alınıyor, tanımadığı bir eve götürülüyor. Orada daha önce görmediği bir kadın ve başka çocuklar var. 2 yaşında bir çocuk... Ayrılık kaygısının yoğun olduğu dönemini yaşıyor. Kaygısı artık gerçek. Tanıdığı, bildiği kişilerden ayrılmış. Kimbilir neler geçiyor aklından. Terk edildiği, istenmediği, bırakıldığı, korku, endişe... Muhtemelen yeni öğrenmiş konuşmayı, "Anne", "Baba" demeyi. Şimdi yabancı bir adam "Baban benim" diyor, evdeki kadına "Anne", çocuklara "Kardeş" demesi isteniyor. Tanıdığı herkes, her şey, evi, odası çok uzaklarda. Oyuncaklar, geziler, sözcükler avutamaz ki onu. Annesi geliyormuş arada ya da bir kez gelmiş, çeşitli rivayetler var. Bu geliş(ler) onu avutmuş mudur? Hayır! Aksine her seferinde terk edilmeyi bir kez daha yaşamıştır. Bir kez daha umutlanmış "Annem alacak" diye ve bir kez daha kaybetmiş onu. Tam 4 ay.. Bizim için bile uzun bir süre, 2 yaşında bir çocuk için ömrünün 6'da 1'i... Belki de yeni duruma tam alışırken birileri gelmiş, yeniden değişiklik, yeniden farklı birilerine "Anne", "Baba", "Kardeş" demeyi öğrenme. Fazlası olarak da flaşlar, çevrede konuşan, onu seven, ağlayan insanlar. Sizce Şeref Can'ın ruh sağlığı nasıldır? Henüzbitmedi Artık bütün Türkiye onu tanıyor. Komşuları, tanıyan, tanımayan herkes karmaşık öyküsünü biliyor. Bu öykü yasal olarak nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, onun için asla sonlanmayacak üstelik. Büyüdüğünde, kim ve ne anlatacak ona? Bu arada biyolojik baba olduğu söylenen kişinin gözden kaçan bir cümlesi vardı: "Velayet davası açacağım, oğlumu alacağım" diyordu. Neden olarak o vurucu cümleyi kurmuştu. "2 yıl sonra büyüyecek ve yaramazlık yapacak, dolayısıyla onu sadece gerçek babası merhametle dövebilir." Evet, dayak yemesi gerekli, önemli olan kimin döveceği. Böylece öğrendik ki bir çocuğu ancak babalar(!) merhametle kaçırabilir ve dövebilir. Yasal olarak çözülmesi gerekenler var. Peki Şeref Can'a neler yapıldığına sıra ne zaman gelecek? Yoksa hiç gelmeyecek, sorunun sadece yan bir öğesi muamelesi yaparak, onu hep birlikte merhametle cezalandırmaya devam mı edeceğiz?