Her gün kaldırılan şehit cenazelerine bakıp, "Bunanasılsonveririz" diyecekleri yerde, "Şehitlerinailelerinehaberinasılverelim" konusu tartışılmaya başlanmışsa... Meğer,toptanölmüşüzdeağlayanımızyokmuş! Şırnak'taki astsubayımızın evinde şehit edildiği haberini telefonda öğrenen Antalya'daki babasının da kalp krizi geçirip hayatını kaybetmesi üzerine; asker, sivil ve medya ordusunun gündemi bu oldu. Asker ve sivil yetkililer, rahmetli babaya acı haberi ileten telefonu inceliyor, "uzman" denilen bazıları da "Şehithaberiaileyeşöyleverilmeli" diyerek ahkam kesiyor. Basındaki ukelalıklar ise başka alem! ErRyan'ıKurtarmak filmindeki oğlunu kaybeden anneye haberin verilişini örnek gösterenler bile var. Tiyatrocubileoyunda Anlıyoruz, bu konu da önemli ama, her gün o kadar tabut sıralanıp şehitlerimiz yurdun dört bir köşesinde toprağa verilirken, PKK ve bölücüleri imha meselesini kulakardı edenler toplumla alay ediyor sanki! Geçenlerde bir gazetenin manşetine de YılmazErdoğan adındaki tiyatrocunun mektubu konulmuştu. Güya, güvercinin kanadına yazmış ve kan dökülmesine karşı çıkmıştı. Mal bulmuş mağribi gibi o mektubun üzerine atlayıp "Vaybeee...Sanatçıduyarlılığınabakın" kandırmacası yapanlar, yazarı olan tiyatrocunun PKK adını verip terörü kınamadığını bile görmek istemediler. Hatta PKK ile Silahlı Kuvvetlerimiz'in birlikte ve eşit derecede anıldığını es geçtiler. Maalesef,Türkiye'deki oyun bu... Her gün kalkan şehit cenazeleri yerine kalpten ölen baba, PKK'yı lanetleyen binlerce mektup yerine iki tarafa da dengeli yaklaşan sözde barışsever tiyatrocunun yazdıkları ile beyinler yıkanıyor. Bu oyunu bozması gerekenler ise, ErmanToroğlu' nun arkasından ateş etmesi gibi, vaktinde tavır koymaktan kaçınıp alet oluyor. Yahu, bırakın şehidin ailesine acı haberin nasıl verileceğini! Önce "Şehitlerinasılvermeyiz?","Verdiğimizşehitlerinintikamınınasılalırız?","PKK'yıneşekildeezeriz?", onu açıklayın da millet huzur bulsun. Acı haber, bir şekilde zaten ulaşıyor ve yürekler yanıyor. O yürekler ha ölmüş, ha yanmış ne fark ediyor!