Bitlis ve Eruh'ta cereyan eden olaylarda peş peşe şehit verilmesi, Tayyip Erdoğan'ın sınır ötesi harekât beklentisi yaratan şu cümleyi kullanmasına yol açtı: "Artıksabrımızkalmadı.SabahyapılacakTerörZirvesiveBakanlarKuruluçokşeyleregebe." Bakanlar Kurulu sonrasında bir harekât kararı açıklanmayınca, bu defa "Fosçıktı" yorumları yapılmaya başlandı. Halbuki sınır ötesi harekât herhalde, önceden "randevuvererek" gerçekleştirilmez. Peki öyleyse Tayyip Erdoğan açıklamalarıyla niçin böyle bir beklenti yarattı? Keşke konuşmasaydı. Diyelim ki sınır ötesi harekât gerçekleşti: 1) ABD'nin izni olmadan ve Irak'ın egemenliği ihlâl edilerek, bir operasyon yapılabilir mi? 2) Sıcak takip uluslararası hukuktan doğan bir hak olsa bile, askerimiz bu hakka dayanarak Kandil Dağı'na kadar çıkabilir mi? Çıktı diyelim, oradaki teröristlere öldürücü bir darbe vurabilecek miyiz? 3) Teröristleri barındıran Türkiye'deki dağlar tam olarak temizlendi mi? Darbe öldürücü olmaz ve eylemler şiddetini artırarak sürerse, Mehmetçik'in akan kanının hesabını kim verecek? Elbette hükûmet kararlı davranmalı. Elbette Türk Silâhlı Kuvvetleri caydırıcılığını muhafaza etmeli. Ama Güneydoğu'da demokratikleşme adımlarının atılmasından rahatsız olanlar vardı Türkiye'de. Bölgede "imtiyazlarını" kaybedenlerle, "tabanlarınınkendilerindenkoptuğunu" görenler, sert önlemler alınsın, şiddet şiddeti beslesin arzusunu taşıyorlardı. Gözleri aydın olsun... Türkiye süratle istedikleri yöne doğru yol alıyor.