Tıp fakültesine yeni başladığımda; hekimin ilk görevinin hastaları iyileştirmek değil, onları hastalıktan korumak olduğunu öğrendim. Sonra bunu yapamadıysan erken tanının ve tedavinin önemi öğretildi bana. Ben ve arkadaşlarım şanslıydık. Hacettepe Tıp Fakültesi'nin birinci sınıfında, Türkiye'de sağlık hizmetlerinin sosyalleşmesinde çok önemli şeyler başarmış olan Prof. Dr. Nusret Fişek bize ders verdi. Hastalıklar, tedavileri, vb. şeylerden önce, bir ülkenin sağlıklı olabilmesi için gerekli sağlık sistemini anlattı. O ve diğer hocalarımızdan, bir ülkede sağlık göstergelerini öğrendik. Bunlardan en önemlisi, canlı doğum sayısı ve bebek ölüm hızıydı. Doğum ve bebek ölümü azaldıkça, toplum sağlığı artıyordu. Sanırım bu bize olduğu gibi, bizden önce ve sonra mezun olan tüm tıp fakültesi öğrencilerine öğretilmişti. Bu bilgileri hatırlamamın nedeni, Sağlık Bakanı'nın, daha fazla doğum yapılması gerektiğini söylediği açıklaması. Sağlık Bakanı bir hekim. Kendisinin 6 çocuğu olmasına karşın, bir hekim olarak bu bilimsel gerçeği nasıl unuttuğunu düşündüm. Bu ülkenin sağlık hizmetlerinin yetersiz olduğunu, bebek ölüm hızının yüksek olduğunu, korunabilir hastalıklardan bebeklerin öldüğünü bilmek için; bakan, hatta hekim olmak bile gerekmiyor. Yetiştirme yurtlarında kalan çocukların neredeyse yüzde 80'in anne-babalı olup bakılamadığı için devlete bırakıldığı, birçok çocuğun sokaklarda yaşadığı bir ülkede bu sorunların çözümünün ilk adımı, doğum kontrolüdür. Doğum kontrolü çocuk yapmamak değil, bakabileceğiniz kadar çocuk sahibi olmak demektir. Çocuğa bakmak ise sadece yarı aç, yarı tok yaşamasını sağlamak hiç değildir.
***
Bebek sağlık hizmetleri bizim gibi olan bir ülkede, bir hekim, bir bakan açısından talihsiz açıklamanın gazetelerde olduğu gün; ben bu ülke için talihli bir açıklamanın yapıldığı toplantıdaydım. Avrupa Birliği'nin finansal olarak desteklediği projeler içinde olan, Tohum Otizm Vakfı ve Sağlık Bakanlığı Ana Çocuk Sağlığı Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen otizm tarama projesi basına anlatıldı. Adana, İzmir, Bursa, Gaziantep ve Kocaeli'nde pilot olarak başlayan taramanın amacı, hem bilmediğimiz otistik birey sayısını öğrenmek hem de tedavide büyük önem taşıyan erken tanıyı sağlamak. Proje konusunda, Tohum Otizm Vakfı Başkanı Mine Narin ve Avrupa Birliği adına Genel Sekreterlik Uzmanı Burak Erdemir konuştu. Ama beni mutlu eden cümleyi, Sağlık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Dr. Rüstem Zeydan söyledi: "Bu ülkede hastalıklarla gerçek mücadele doğum hızımızı azalttığımızda başlayacaktır." Tüm hekimlerin öğrendiği ilk bilginin, bir hekim tarafından söylenmesinin bir başka hekimi mutlu etmesi ve umutlandırması, aslında trajik olsa gerek.
***
Anne-baba olmak zordur. Dünyaya getirmek yetmez, karnını doyurmak yetmez. Onu bedensel, ruhsal ve sosyal açıdan sağlıklı bir birey olarak büyütmek gerekir. Bunu yapamadığınızda, görevinizi yapmamışsınız ve suç işliyorsunuz demektir. Makam sahibi olmak zor iştir. Aklınıza geleni söyleyemezsiniz. Siz yanılabilirsiniz ama makamınızın temsil ettiği şeyler yanılamaz. Çünkü o makam adına söylenenler ülkeleri etkiler. Bu, büyük sorumluluktur. Hekim olmak zordur. İnsanlar sağlıklarını, yaşamlarını size teslim ederler. Doğruyu yapmak, sağlığı korumak, koruyamadığınızda tedavi etmek zorundasınız. Söyledikleriniz, yaptıklarınız yaşam alır, yaşam verir. Ve insan olmak zor şeydir, hele bulunduğun yerde insanca yaşama şartları yoksa ve sen onları yaratmak için çalışmıyorsan.
***
Umarım otizm taraması bir başlangıç olur. Kaç bireyimiz hangi sorunu yaşıyor, hangisine ulaşabiliyoruz, hangisine ne yapabiliriz öğreniriz. Ve umarım iyi düşünür, dikkatli konuşur, doğru davranırız da ulaşabileceğimiz, sağlıklı ve insanca yaşatabildiğimiz kadar yeni nesillerimiz olur.