Ne dedelerimiz vardı. "Kaçpadişahgördüm,MustafaKemal'intırnağıbileolamazdı..." diyen. Ne ninelerimiz vardı, Kurtuluş Savaşı'nda topları, tüfekleri çocuğu gibi sırtında taşıyan. Onları omuzlarımızda taşımayı öğrenseydik, bugün çağdaş bir ülkenin bireyleri olarak omuzlarda taşınırdık. Avrupadilencisi olmak yerine.
***
"VurVurinlesin" nidalarını boş verin, ilkelliğimiz inliyor da, Avrupa dinliyor. Meydan okumalarımız da, savaş meydanına düşen Ağustos böceğinin sesi gibi. Bakmayın kişi başına düşen dolarların naylon artışına. Artışların kimlere tahsis edildiği ortada. İnanmazsanız, bütün bir yıl ceplerinizi yoklayın. Kendilerini toplumdan ayıklayanlar, vatandaşa "zenginsayıklamaları" layık görüyorsa, adaletsiz dağılıma binlerce mazeret hazır demektir. Kel başa tarak gibi. Sponsoru Amerika olanın, geleceği bellidir. İran gibi, Irak gibi...
***
İnsan hakları, demokrasi ve namuslu düzeni istesek kendimiz yaratabiliriz de, neden Avrupa'dan dileniyoruz acaba? Oyalanmak için mi? Avrupa'nın vermediğini kendimiz üretemiyorsak, ülke nimetlerinin hep aynı adreslere gitmesine neden engel olmuyoruz? Nedir bu suskunluk travması? Alın yazısı politik tanrılarca yazılan insanların, geleceğinden ve özgürlükten yoksun olması sebepsiz değildir. Ülke düşmanlarıyla barışık yaşayan düzen, dinle göz boyamayı sürdürürken, kuşatılan karanlıklara neden alkış tutar insanlar? Ve o insanlar binlerce kez yenik düştüğü halde, neden tutsak olur politika denilen aşka? Altüst edilen kültürlerin savunucuları bağdaş kurup, fırıldak düşlerin ateşini yakarken, vatandaşa ne kalır? Birbirini yemekten başka?
***
Hiç boyun eğmedim Yalan sevdaya Her sabah umudu Doğurmaktayım Soluyan öfkeyim Haksızlıklarda Kimseden korkum yok Haykırmaktayım
Bana el ediyor Süt çocukları Bütün acılara Dayanmaktayım Işıklara boğdum Karanlıkları Özgürlük adına Haykırmaktayım HakkıYALÇIN
***
14Haziran2006MutlulukTakvimi Ağaç altında kahvaltı yap... Mucizelere inan... Rahatça giyilen ayakkabı satın al... Sırdaş ol... Bol su iç...