Günlerce okullarda şiddeti tartıştık. Olaylar sürüyor, ama biz konuştuğumuz her olayın çözümlendiğine inandığımızdan unuttuk. Yenigündemkadındövmek. Aslında kadın dövmek, aile içi şiddet hep gündemimizde de, haber olarak üçüncü sayfadan birinci sayfaya taşınabildiğinde gündem yaratıyor. Toplumsal şiddetin kaynağı ailedir. "Aileiçişiddetiçözmedikçe,sorunartarakdevamedecek" dedik. Dedik ama ailenin "kutsal" olduğuna ilişkin kanımız, aile içi ilişkilere karışılmayacağına ilişkin saldırganı koruyan inanç her seferinde galip çıktı. İki gün önce yanımda çalışşan hanım yüzü çenesi mor geldi. Eşi yumruk atmıştı. Ertesi gün yüzü şişti, eşi su şişesiyle vurmuştu. Kendi ailesinin, ağabeylerinin yaklaşımı "kocanlaiyigeçin,bunlaranedenolma" oldu. Çünkü onlar da evde eşlerini dövüyordu. Çünkü onlar da tüm yetersizliklerini, becerisizliklerini, kızgınlıklarını eşlerinden çıkarıyor ve bunu hak görüyordu. Ama en acısı, yakınlarının "milletvekilibileeşinidövüyor,buhaktır" demesi oldu. Devletine güvenemeyeceğini düşünen kadın kendini çaresiz hissediyor. Oysa devlet vatandaşını korumak ve haklarını savunmakla yükümlü. Kendi şiddet gösteren herkes gibi, devlette göz yumduğu şiddetin kendine döneceğini görmek zorunda. YazımıyazarkenhaberlerdeDanıştay'ayapılansaldırıyıdinliyorumbiryandan.Vebiliyorumkiçokalakasızgibigörünsedeosaldırı,aileiçişiddetlebağlantılı. Aile içi şiddeti engelleyemediğimiz sürece yeni saldırganlar yetişecek. Ve şu ya da bu şekilde, ellerimizle beslediğimiz şiddet bize döner, dönüyor, dönecek...
***
İnsanın dünyaya geldiği, bakılması, beslenmesi ve sevilmesi gereken, güven duyması beklenen aile, şiddetin yaratıldığı en temel ve tek kaynaktır. Oysa aile, beden ve ruh sağlığı için temeldir. Üstüne üstlük gizlenmesi, saklanması istenen şiddet, aile şiddetidir. Hatta onaylanan şiddet de oradadır. Aile içi şiddetin kurbanları genellikle kadın ve çocuklardır. Oysaokadınveçocuklartoplumundireğidir. Zedelenmiş, şiddete uğramış, eğitimsiz, çaresiz her kadın ve çocuk bizim kadınımız, bizim çocuğumuzdur. "Aileyekarışılmaz" diye her arkamızı döndüğümüz, görmezden geldiğimiz kadın ve çocuğa işlenen suçta hepimizin payı vardır. Hukuki sorumlu tutulamasak da, sokakta,işte yaşadığımız her yerde uğradığımız, uğrayacağımız şiddet ödediğimiz bedeldir. Dövülen, üzerinde sigaralar söndürülen, horlanan, okutulmayan, sokaklarda çalıştırılan, cinsel tacize uğrayan ve görmezden geldiğimiz çocuklarımız, durdurmadığımız şiddet bize yönelecektir. "Kocasıdırdöver" dediğimiz, "haketmiştir" diye düşündüğümüz, ya da "durdursaydı,kendinidövdürmeseydi" diye kendimizi savunduğumuz her kadın biziz. İster kadın olalım, ister erkek, o biziz. Ses çıkarma zamanı çoktan geldi. Milletvekilinin eşini dövmesine hayret etmek, hatta kınamak hakkımız bile yok. Okadarsustuk,okadargözümüzükapadıkki,sessizliğimizkadına,çocuğakalkaneleyardımcıoldu. Sessizliğimizsokaklardayaşayançocuklaroldu. Sessizliğimizellerisilahlıgençleroldu. Sessizliğimizsokaktauğradığımızgaspoldu. Sessizliğimizkorktuğumuzteröroldu. Sessizliğimizaydınımıza,hakimimize,askerimize,polisimizeçevrilensilaholdu. Sessizliğimizgelecekkorkumuzoldu. Susmaya devam edersek, her şiddete uğrayanın ve her şiddet yapanın biraz biz olduğunu fark etmezsek sessizliğimiz yok olan canımız, yok olan geleceğimiz, yok olan ülkemiz olacak. Buna rağmen, "Kocadır,babadırdöver.Aileişinekarışılmaz,karıkocaarasınagirilmez" diyerek susmaya devam mı edeceğiz! Son şiddet haberi, kadına kalkan el haberi bizim vekilimizden geldi. Yani artık bizimle ilgili demek hakkımız da kalmadı. O el bizim elimiz, bizim temsilimizin eli. Bunarağmensessizlikle,susarakşiddetgösterecekveşiddetionaylayacakmıyız?