Zaman zaman yerli veya yabancı bazı çok bilmişler çıkar, Türkiye'de Diyanet'in DevletTeşkilatı içinde bulunmasının laikliğe aykırı olduğunu söylerler. (ÖncekigünTBMMBaşkanıSayınBülentArınçdabuyoldabeyandabulunmuşlardır.) Bununla da büyük bir keşifte bulunduklarını düşünerek öyle bir gururlu bilgiçlik taslarlar ki, demeyin gitsin... Halbuki onlar bu yoldaki beyanları ile Türkiye'nin ve dinin özel şartlarını ve Diyanet ile Devlet'in gerçek münasebetinin mahiyetini bilmediklerini, yani cehaletlerini sergilerler veya iyi maksatlı olmadıklarını sergilerler de farkında bile olmazlar. Gerçek şu ki, Türkiye' de Diyanet' in kamu teşkilatının içinde yer alması, konunun mahiyetinden doğan bir zarurettir ve bu uygulama dine de dindar halkımıza da Devlet' e de laikliğe de bir zarar vermemekte, aksine hepsine de büyük yararlar sağlamaktadır.
Büyükyararları Diyanet'in DevletTeşkilatı içinde yer alması, öncelikle dine resmiyet ve onur kazandırmaktadır. Bu çok önemlidir. Dini inançlar, ibadetler ve din görevlileri Devlet seviyesinde ciddiyet kazanmakta ve ona göre de koruma ve himaye altına alınmaktadır. Tekrar edelim, sosyal ve psikolojik yönden din ve dindar halkımız için büyük bir onur ve destek olmaktadır bu sistem. İkincisi, DevletDiyanet'e ayırdığı bütçe ile Diyanet'i himayesine alması ile büyük bir kamu görevi yapmaktadır, halkına hizmet etmektedir. Devlet,Diyanet'i kamu alanı içine alarak bir kamu hizmeti görmektedir.
Laiklikkorunmaktadır DiyanetDevlet teşkilatı içinde yer almakla, laikliğe hiçbir zarar gelmemektedir. Çünkü laikliğin özü, din işleri ile devlet işlerinin birbirinden ayrılması, birbirlerine müdahale etmemesidir. Türkiye'de öyle bir örnek sistem kurulmuştur ki, din işleri ile devlet işleri birbirinden ayrılmıştır ve birbirlerine müdahale etmezler. DiyanetİşleriBaşkanlığı'na Devlet müdahale etmez, edemez, yani Diyanet'in din işlerine Devlet asla karışmaz ve karışamaz. DiyanetİşleriBaşkanlığı bir çeşit özerktir, özgürdür. Devlet'ten destek ve yardım görür ama zarar ve müdahale görmez. DiyanetİşleriBaşkanlığı makamına falan veya filan kişinin atanması bizzat din ve iman işi olmadığından, o atamada devletin etkin olmasında dini bir sakınca bulunmamaktadır. Bu durum, dine müdahale değildir. Buna karşılık DiyanetİşleriBaşkanlığı da Devlet işlerine müdahale etmez, edemez. DiyanetİşleriBaşkanlığı,Hükümet'e, Meclis'e veya herhangi bir Devlet kurumuna, bir dini dayatmada bulunmaz ve bulunamaz. Böylece laikliğin özü, ruhu ve fiili uygulaması fiilen yaşanmakta ve tam olarak gerçekleşmektedir. Dolayısıyla Türkiye'deki Din-Devlet münasebetinde laiklik açısından bir sakınca mevcut değildir.
Ayrılırsaherkeszarargörür Türkiye'de DiyanetDevlet teşkilatından ayrılıp da cemaatlere ve onların vakıflarına bırakılırsa, bundan herkes zarar görür. Evet, din de din adamları da Devlet de ve dindar halkımız da bundan büyük zararlar görür. Bir defa, ortaya onlarca Diyanet çıkar, dini ve milli vicdan parçalanır. Dini cemaatler birbirlerine karşı etkinlik ve güçlü olmak mücadelesi açarlarsa, birbirlerinin din anlayışlarını yıpratırlar, sonuçta bütün halinde din yıpranmış olur, din bugünkü onurlu ve itibarlı durumunu kaybeder. Diyanet, tarikatlar seviyesine düşer, inanılmayan, itibar edilmeyen ve herkes tarafından eleştirilen, tartışılan bir duruma düşer. Bundan bizzat din de din adamı da dindarlar da zarar görür. Dini hayatın parçalanması, milli vicdanı da parçalar. Bundan da bizzat Devlet zarar görür. Çünkü milli birlik sarsılır, hatta birbirlerine karşı cihat açan cemaatler ortaya çıkar. Tabii Devlet'e karşı da sinsi bir cihat faaliyeti alır yürür. Bütün bunlardan din de Devlet de millet de çok büyük zararlara uğrar.
Dinadamlarıperişanolur Diyanet,Devlet teşkilatından ayrılıp özel vakıf ve cemaatlere devredildiği zaman, bundan en büyük zararı görenlerden biri de din adamları olur, tam anlamıyla perişan olurlar. Bir defa din adamları derneklerin ve vakıfların esiri haline gelirler. Biz bunu 1960 öncesi yaşadık. 633SayılıDiyanetTeşkilatıKanunu çıkmazdan önce, din görevlilerinin hali çok perişandı. 60'lı yıllarda DiyanetKanunu çıkarıldı, din görevlileri devlet memuru oldular, mali ve idare özgürlüklerine kavuştular... Şu anda da Avrupa ülkelerindeki dernek ve cemaatlerin emrinde çalışan din görevlileri, onların kişisel baskı ve kısıtlamaları altındadırlar. Görülüyor ki, TBMMBaşkanıSayınBülentArınç, büyük yanılgılar içindedir.