Bush'un açıklamalarına bakıyorsunuz da, dünyayla oynuyor sanki. "Bazenverdiğimmesajlarlaistemediğimyanlışsinyallergönderiyorum." Nefretin uydusu. Nükleer zırvalama ustası.... Üçüncü dünya ülkelerinde ölüm fabrikalarının temellerini atan büyük patron. Devam ediyor. "OyüzdenbazenMüslümanlarıkızdırıyorum..." Bush'un Bild Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni KaiDiekmann'ın karşısında nasıl oturduğuna bakıyorum da, tipik bir roman karakteri... Acımasız, dengesiz! Ve bu meseleden nasıl keyif aldığı yüzünden belli. Sormak lazımdı, "BugünekadarkaçMüslümanöldürdüğünüzühesapladınızmı?" Ve yeniden sormak lazımdı. "Öldürdüğünüzçocuklarınçığlıklarırüyanızagiriyormu?"
***
Vicdan, politikacılarda pek bulunmuyor. Hele liderlerde... Eğer Bush, biraz vicdanlı olsaydı, şimdi binlerce insan yaşıyor olacaktı... Eğer Bush, biraz olsun insani yanını hayata geçirebilseydi, dünya asla terör ve düşmanlık dolu olmayacaktı. İran'ın meydan okumasıyla karşı karşıya olduğunu açıklayan bir liderin, dünyanın jandarması olarak, kimseye söz hakkı tanımak istemediği apaçık ortada. Bir gerçek var ki, barış Bush'un başına vurmuş. Canı savaş çekiyor. "Terörekarşısavaşıkazanmayaçabalamazsak,dünyaçokdahakötüdurumdaolacaktır" derken, kendini haklı çıkaracak avukatlarına sesleniyor. Büyükbaş avukatlarına! Üçüncü dünya ülkelerindeki avukatlarına...
***
Bush'un her ülkede amigoları var.... Politik fırsatçılar! Haklının değil, güçlünün yanında olanlar. Bush'un gücünün kaynağı sadece Amerika değil... Üçüncü dünya ülkelerini birbirine düşürürken, bazı Müslümanları kızdırıyor, bazılarını kendi saflarında tutuyor. Nefretin uydusu olanlar, kardeşleri bile birbirine kırdırabilir. Yeter ki istesin! Bush gibileri ne istedi de olmadı ki! Dedim ya barış başına vurmuş... Şu sıralar canı savaş çekiyor yine...