Arnavut fıkrasını bilirsiniz. Eski zamanda odunculuk yapan iki arnavut mahalle aralarında arka arkaya dolaşır, müşteri ararlarmış. Önde giden "Oduncugeldihanım,odunkeserim!" diye bağırdıktan hemen sonra, 8-10 adım arkasından yürüyen öteki Arnavut başlarmış bağırmaya: "Bendaaa!"
***
Benimkisi de o hesap oldu, önceki gün. Gazetelerde TheEconomist dergisinin son sayısındaki Türkiye analizini okuduğumda... Diyordu ki Economist: "Türkiyeiçinendişelenmeliyiz!" Ben de yapıştırdım lafı: - Vallahinekadarendişelendiğimizibilemezsiniz!
***
TheEconomist, AK Parti iktidarının AvrupaBirliği ile yakınlaşma güzergahından uzaklaşmakta olduğunu vurguluyor, "Tekrareskigörüşleriyleflörtetmeyebaşladıklarındanendişeediyoruz" diyordu. Sizinki de bir şey mi muhterem Economist'çi gazeteci arkadaşlar? Gelin de siz bizdeki endişeyi görün. Tekmil Türk milleti, irticadan, İslamcılık'tan ve devlet idaresinin şeriatlaştırılmasından endişelidir hem de köküne kadar... Ama bakın size bir kıyak da yapabilirim, durumu daha iyi anlayabilmeniz için... Çünkü Türkiye'nin anlaşılması biraz zordur.
***
Biz Türkler endişelenmekte ustayızdır bir hayli... Her şeyden endişeleniriz, her şeyden kıl kaparız. Eskiden sadece akşamları rakının başına çöktük mü dertlenirdik, "Neolacakbumemleketihali" diye... Şimdi sabah kalkar kalkmaz başlıyoruz bu teraneye... - Ne olacak bu hükümetin hali?
***
Biliriz hiçbir şey olmayacağını da yine de doğduğumuz günden dört kolluya bininceye kadar endişelenmeye devam ederiz, "memleketinbölünmezbirliğiveberaberliği" hususlarında... Avrupalılar da bizim gibi endişelendiğine göre, beis yok!