Günlerdir herkes işini gücünü bırakmış bu maçı konuşuyordu. Acaba Beşiktaş maçı verecek miydi? Maça asılacak mıydı? Bu ve buna benzer bir sürü deli saçması teorilerle bu futbol resitalinin keyfini çıkartmak yerine eziyete çevirdiler.Bu konuyla ilgili aslında yazılacak çok şey var ama sahadaki emekçilere ve tribündeki destekçilere saygısızlık etmemek adına kısa kesiyorum. Kupa beyi Beşiktaş bu sezon son kez taraftarının önündeydi. Galatasaray'ın da durumu ortadaydı. Hal böyle olunca ortaya zevkli ve çekişmeli bir mücadele çıktı. Kupanın yıldızı Tümer bu maçta da sahnedeydi. Forvetin arkasında oynamasına rağmen hemen her tehlikede vardı. Oyunu istediği gibi yönetti. Kadıköy'den gelen sonucun da etkisi ile kazanmaktan başka çaresi kalmayan GalatasarayTümer'i durduramıyordu.İkinci yarının hemen başında öyle klas bir gol attı ki üç Galatasaraylı refakat etti, Mondragon da seyretti. Ama vuruştaki ustalığa şapka çıkartmak gerekir. İşte yıldız oyuncu böyle oynar. Maçı adeta tek başına istediği gibi yönetiyor, tempoyu ayarlıyor, golün hemen ardından bir topu da direkten dönüyordu. Yoksa maç orada kopacaktı. Koray'a ayrı bir yer ayırmak gerekir. Kademelerde, kritik müdahalelerde hep onun adı vardı. Bu müdahalelerden sonra topu oyuna sokmada da oldukça başarılıydı. Maçı neredeyse hatasız tamamladı. İlk yarının sonunda Cordoba'nın rakibe hiç teması yokken verilen penaltı ne kadar adil değilse, Necati'nin vuruşunda topun direğin içine çarpıp gol olmaması da ilahiadalet in en güzel örneğiydi. Beşiktaş'ın yediği golde klasik defans uyumsuzluğu yine gözden kaçmadı. Ama A.Hassan'ın golden önce kaptırdığı topu da es geçmemek lazım. Şimdi Beşiktaş'a dil uzatanlara ve felaket tellallarına soruyorum? Siz acaba etik ve ahlak dersi nasıl verilir hiç gördünüz mü? Ya da lugatınızda bu kelimeler var mı? Beşiktaş tarihinde şerefli ikincilikler çoktur. Ama şaibeli şampiyonluklar yoktur.