Güncel | Yazarlar | Güne Bakış | Ekonomi | Aktüel | Magazin | Spor | Televizyon | Papatya | Astroloji | Ana Sayfa 26 Nisan 2006

Annem ve mücver..

Ve dahi merhum pederin tabiriyle "Emine Hatun" yani anam kadın sağ olsaydı, bana bu mevsimlerde o biçim kabak çiçeklerinden dolmalar, bir de mücverler yapardı ki kokuları mutfakları şenlendiren, konuldukları kap-kacakları mutlu eden..

***

Şimdilerde İstanbul'da en çok erguvanlar mevsimi..
Bir Nisan daha geldi geçti sayılır.. Geldi geçiyor ama ardında essah topraklarda, gerçek yağmurlarda goncalanmaya bıraktığı güller, menekşeler, papatyalar ve sarmaşık hanımelleri ile birlikte ve de en çok erguvanları bırakaraktan..
Ekşi, tatlı, ılık, sıcak, rüzgar, yağmur, lodos, poyraz bir Nisan ha geldi geçti sayılır..
Derler ya "Bahar yorgunluğu..".. Aslı, kış yorgunu bir Nisan daha ha koptu ha kopacak takvim yapraklarından..
Nisan iyidir.. Papatyalar, erguvanlar da öyle..
Ve bu benim gördüğüm kaçıncı Nisan ki o da sonunda Yolcu Abbas..
Kız Nisan, kız Nisan! Bir daha görüşür müyüz hiç belli olmaz.. Eh ölüm Allah'ın emri, ayrılıklar olmasa.. Kural o ki yolcu yolunda gerek..

Mayıslı günler..
3-5 gün sonrası Mayıslı günler..
O Mayıs ki Allahsız kitapsız.. Dinsiz imansız.. Yazın; Haziran'ın, Temmuz'un baş pezevengi.. Daha gelmesine günler kala uzaktan uzağa seslenir: "Hadi gel, seni yaza götüreceğim.. Fırla sokaklara, takıl bana.. Seni ağaçlara, seni denize, seni yeşile, seni maviye götüreceğim.. Seni Haziranlar'a, Temmuzlar'a, güneşlere götüreceğim.. Kirazlara, kayısılara, şeftalilere, kavunlara, karpuzlara götüreceğim.." diye..
Genelde gençler için bir "Fareli Köyün Kavalcısı"dır Mayıs.. Ya da bizim 16-17 yaşlarımızda öyleydi.. Kavalını çalar ve biz onun peşine düşerdik..
Ne biçim kırardık okulu ne biçim.. İçimizi kelepçeler, alıp sokaklara dökerdi; koştur babam koşuştururdu bizi Mayıs..
İzmir'in Karataş Ortaokulu'nda, yine İzmir'in Atatürk Lisesi'nde ve dahi İstanbul'un yatılı konulduğum Kabataş Lisesi'nde bile Mayıs çağırmaya görsün; kesme duvarları, demir kapıları, denizi filan takmadan kırardım, tüyerdim okuldan..
Dışarılarda Mayıs'ın kaval sesleri. Dışarılarda yeşile kesmiş dört bir yanlar.. Açık berrak, içinde seyyah küçük bulutların seyrettiği bir gökkubbe ve 16-17 yaşlarım.. Hayde vur bre kendini dışarılara, doğaya, uçana, kaçana..
Çok iyi anımsarım, Mayıs'ın o okulun son günlerinin çağrısı, yaman karşı konulmaz bir davetti..
Bütünlemeye kalmak ya da sınıfta çakmak, bazı bazı vız gelir, tırıs giderdi.. Anasını satayım "vahşetin çağrışı" gibi bir şey işte.. Mayıs'a koşuştururdum..

Gizli saklı..
Kız liselerinin önlerine tünerdik.. Gizli saklı takiplere girişirdik.. Bizim o zamanlarımızda, kızlar ve erkekler hep ayrı ayrı okullarda okurdu.. Çok ama çok zalim bir zamanlar..
Daha pırpır yüreklerimizle, ne olduğunu bilmeden aşkı kovalardık.. Nisan'dan sonra Mayıs, bu konuda fena halde kışkırtırlardı bizi..
Ve dahi bir Mayıs'a atmaya gör kendini.. Ya Gülhane ya Yıldız Parkı'nda çimlere yatmak ve gelecek her türlü musibetleri göze alaraktan Adalar'a kadar uzanmak.. Sonra evlerde zılgıtların en hasını yemek.. O yaşlarda sevda kovalamak müşküllerden öte bir şeydi..
Siz bakmayın Nisan'ın adının çıktığına..
Bir Mayıs okul kırmasında, biz kız lisesinin önünde, epey uzaktan da olsa nedendir hiç bilinmez anında hoşlaştığın, bir gülümseyişine yitip gittiğin, takılıp kaldığın, hazzın acayip coşkuları, heyecanları..
Şimdi bir Mayıs arifesinde düşünüyorum da, anımsıyorum da, günümüzde pek olmazca bir şeyler.. Hiç olmazca bir şeyler.. Ula o yaşlarımızda bizler ki eyvah ki eyvah, ne çorak arazilerde akıp gitmişiz gürül gürül sularımızla..
Bencileyin, bir Müjgan için (Mahalleye, semte, cambaz, hokkabaz geldiğinde usul usul gelip bana yaklaşırdı ki o Müjgan, canımı alıp götürmecesine..), bir Sevim için, gece akşam eve tıkıldığımda, daha o yaşlarda.. Dalıp dalıp gitmeler.. Uzaklara uzaklara bakmalar. Yemelerden, içmelerden kesilmeler. O yaşların başka türlü bir hüzünleri.. Hayali fenere kesmeler..
O yüzdendir ki bu "Aşk.." denilen şey, ama aslında sevgi, çok eskilerden tanış olduğum bir zulüm..
Okuldan tüyüp top oynamaya falan gitmeler, Adalar, Moda'lar, parklar, yeşil, mavi, bahar, deniz, ağaçlar, kuşlar, çiçekler bahane..
Sahi bizler Mayıslar'da.. Okulların "Paydos.." demeye hazırlandığı bir zamanlarda kırardık sınıfları.. Kırardık uzaktan uzağa ve karşılıksız aşklar yaşamak için o çocuk gönüllerimizle..
O yüzdendir ki çokçadır bu Mayıs aylarında bende o yaşlarımın gözlerimin önünde cirit atmaları..
Ula ben bu Mayıslar'da, o Allahsız kitapsız Sevim'in adını kaç kez yazmıştım ağaçlara, Aksaray'daki, Samatya'daki, Yedikule'deki duvarlara.. (Çok yıllar sonra bir reklam ajansında metin yazarlığı yaparken, bir reklam filmi kotarmıştım en büyük bankalardan biri için.. Yine Aksaray'da, bir arsaya kendini vermiş koca bir binanın duvarı.. Küçük bir kız çocuğu oraya doğru koşuşturuyor ve duvara yazıyor.. "Ayşe ... Bankası'nı seviyor.." Ve sonra.. Sonra, gerisin geriye koşuş.. Sadece o kadar.. "Ayşe ... Bankası'nı seviyor..")
Belkim o geçmişten kalmış dürtülerim mi ne?
Ben o Sevim'in adını kaç ağaca kaç duvara yazdım hiç bilemezsiniz.. Hele hele Mayıslar'da..

Mücver..
Ve Mayıslar'da turfanda kabak çıkardı.. Anam kadın ne yapar, ne eder, orasına burasına tıkıştırdığı paralarla kabak tedarik eder ve biz çocuklarının en çok sevdikleri mücveri kotarırdı.. Halamlar da aynen.. Onlar kabakların çiçeklerinden dolmalar yaparlardı.. (Kız kardeşim Prof. Necla Arat, hala takılır bana.. "Mücverlerin en çoğunu sana yedirirdi annem ama.." diye..)
Mayıslar da gidip geliyor.. Ama sıcak sıcak, her şeyleri bir tamam eksiksiz yapan anneler yok..
Annem kadın o şahane Giritli kız, şimdi buralarda olsaydı bana hem mücver yapardı, sonra bir daha mutlanayım diye karnıyarık.. Bir de domatesli pilav..
Oysa ki hayal içinde yaşayanlar bildiğim kadarıyla hep böylesine bencileyin bir daha hiç geri gelmezler kargaşasında ölüp gidiyorlar..
Bir Mayıs karşılamasında, doğru dürüst ev işi bir mücverle karışık eskiden kalma bir hüzün işte..
Elde ondan başka, hüzünden başka ne kaldı ki?
Sahi annem bana Mayıslar'da hep turfanda kabaklardan mücver yapardı..
Çocuklar 100 yaşlarına gelseler de hep analarını ve onların yaptıkları mücverleri özlerler..
Anaları da yitip gittiklerinde onları özledikleri gibi..

***

Daha 2 gün önce bir Nisan alacasında Şırnak'ta toprağa düşen o piyade er Seyithan Yelboğa, acep özlemiş miydi anasının elinden çıkmış daha sıcak sıcak mücverleri..
Fax : 0212 2815840
GÜNCEL
Bu Bu program yasadışı
Bir TV programında mankenlerin kavga ettirilmesi, gerçek sporcuların...
Pamuk aynı fikirde
Dayak iftirası
Haydi İstanbullu vapurunu...
Kardeş dehşeti
Evlilik erkeği bozuyor!
Matematiksel bir moda!
SPOR
Fener'e Fener'e ceza şoku
Şampiyonluk yarışında kritik haftalara girilirken,...
Operasyon var
Trabzon'dan büyük öfke!
Şampiyon Fenerbahçe olur
Asıl sınav Trabzon
Tuzağı Kurdu
Şansımız fazla
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
HAVA DURUMU
ISTANBUL - Par. Bul. 16 C,Açık 10 C
ANKARA - Par. Bul. 12 C,Par. Bul. -1 C
IZMİR - Par. Bul. 22 C,Açık 10 C
ANTALYA - Par. Bul. 20 C,Açık 12 C
ADANA - Par. Bul. 19 C,Açık 10 C
EKONOMİ
IMKB E: 45.419,780 D:% 0,31
DOLAR S: 1,325 D:% -0,26
EURO S: 1,640 D:% 0,03
AKTÜEL
GÜNE BAKIŞ
EKONOMİ
GÜNCEL
     
  Güncel | Yazarlar | Güne Bakış | Ekonomi | Aktüel | Magazin | Spor | Televizyon | Papatya | Astroloji | Ana Sayfa
     
     
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
Merkez Gazete Dergi Basım Yayıncılık Sanayi ve Ticaret A.Ş.
Üretim ve Tasarım  Merkez Bilgi Grubu