1969'da kaleme aldığım, o tarihlerde Milliyet'te yayımlanmış "Karakolda" dizisinden bir bölüm daha.. Polis Haftası'nın, Polis Bayramı'nın şerefine.. Dayak.. "O devirlerde karakola düşen ve dayak yemeyen adama pek kulak asmayın.. Hatta ve hatta bir bit yeniği arayın işin içinde.. Polisle sıkı ilişki kurduğunuz takdirde -Yadapolissizinleyakınilişkikurduğunda..-günü gelince eşek sudan gelinceye kadar sopa yememeniz mümkünsüz.. Dayak illa var.. Ama az, ama çok.. Ne çıkarsa bahtına.. Bunda yadırganacak bir şey aramak da abes.. Günde 12 saat devamlı çalışan, 15 yıllık bir kıdemden sonra bile maaş olarak bir binlikten daha aşağısına talim eden, amirlerinden devamlı zart zurt dinleyen namuslu bir polis, hey heyleri üstündeyken sizi eline düşürürse oturup kahve, çay ısmarlayacak değil ya.. Bittabi dövecek.. Kendince terapi.. Olacak iş değil ya, eğer dövmezse? Vaktiyle 4 ay polislik yapmış, sonra gazeteci olmuş biri anlatmıştı bir rakı masasında.. Galata Merkezi'ymiş ilk görev yeri ve ısrarla "Gelenleridöv.." derlermiş kıdemliler.. "Nedendöveyim?" diye sorduğunda "Yahukardeşimadetböyle.. Döveceksin..Döveceksinkibirişyaptığınanlaşılsın..Buböylegelmişböylegider..Neitirazediyorsun,dövbekardeşim.." derlermiş.. Sonra söylemişti ki, "Dövmekbanaçokzorgeldi,oyüzdenişibıraktım.." .. Ne diyordum, evet.. Eğer dövmezse o polisten hayır gelmeyeceğini anlayın.. Meslekten soğumuş, bıkmış, işe yaramaz bir memur olarak bakın ona.. Benimkiler.. Beni dövenler; gerçekten işlerine bağlı, bıkkınlık getirmemiş, fazla hırslı memurlardı.. Öylesine istim üzerindeydiler ki, karakola götürmeye bile lüzum görmediler.. İşimi sokakta bitirdiler.. İstanbul'da İdare-i Örfiye'nin sürdüğü günler.. Her şeyler askerin elinde.. Gece yasağı başladığında ise işe polisler ve bekçiler el koyuyorlar.. Gündüzleri yapacak öyle pek belirli bir işleri yok.. Canları sıkkın.. Üstelik kırgın ve küskünler de.. Cebimde sokağa çıkma müsaadem ve basın kartım, Tepebaşı-Şişhane tarikiyle iskele sancak ve tabanvay Unkapanı Köprüsü'ne hafif yollu seyretmekteyim.. İçimde şarkılar, şiirler.. Yine birine mecnun olduğum günler.. Yol üzerinde canlı arama.. Kediler ve dahi köpekler, çekip gitmişler bir yerlere.. Tam Şişhane'den aşağıya vuracağım sırada, "zifirikaranlığıbirdüdüksesiacıacıyırttıvedahiparçaladı" .. Bendeniz; ince, latif ve hafif balet adımlarıyla yola devamdayım.. Karşı kaldırımdan bana kim düdük çalacak? Kime ne yapmışız ki bana düdük çalınacak? Sonra düdükler ikileşti ve de üçleşti.. Ve nihayet anladım ki düdükler bana çalınmakta.. Durdum bekledim.. Son sürat kaçıp gitmek varken, neden beklemek.. Cahillik işte.. "Gellanpiçburaya?" diye bir ses ünledi.. "Sengellandeve.." diye karşılık verdim.. Vermesem iyiymiş de ne yaparsanız cahillik işte.. İkinci kez başka bir ses neşeli neşeli, adeta kafa bularaktan seslendi: -Lanulanoğlum,helebirgel.. Çiğ yemedim ki karnım ağrısın.. Cebimde serbest sokağa çıkma ve dahi basın kartım var.. Yürüdüm üstlerine doğru.. Ayaklarım kırılaydı da o işi yapmamış olaydım.. AllahAllah.. İlk isabeti, bir tekme darbesiyle dizimden aldım.. Sonra gözümün üstüne indi bir yumruk.. Polisler ve bekçilerdi.. "Nevuruyorsunuzulanlar.." dedim ki, 4 kişi birden büktüler beni.. Kütür kütür kütürdettiler.. "Ulanöldüm,yapmayınulanlarbittim" dedimse de daha fazlasıyla bindiler üstüme.. Her ağzımı açışımda, daha beteri.. Şöyle böyle 3 rauntluk bir süre, gayetle hakkını vererek bir güzel dövdüler.. Dayağı yedim yemesine de üstüm başım paramparça.. Sopanın sıcaklığı daha geçmediğinden, acı duyduğum pek yok.. Onlar 4 kişi, bir de ben 5.. Bir ara durup soluklandık.. Sonraki bölümde 3-4 tekme daha geldi ama temkinli ve ürkek.. Sonra yerden kaldırıp en yakın karakola götürdüler.. Üstümü başımı düzeltmeme, yüzümü gözümü yıkamama yardım ettiler.. Gece sokağa çıkış ve basın kartımı görmüş olmalılar.. Sabaha karşı eve gittim.. Anam camlarda, pencerelerdeydi.. Beni gördü, az kala bayılayazdı. Ertesi gün 15 günlük mü ne rapor aldım Adli Tabiplik'ten.. Dava açtım.. Mahkeme falan filan, sonunda iş Mahkeme-i Kübra'ya kaldı.. O duruşmalar sırasında ahbaplık ettiğim dayakçı polislerden biri: "Yahubizsenitalebesanmış,ondandövmüştük..Sendehiçbirşeysöylememiştinbirader.." demişti.. Diyeceğimoki.. Diyeceğim o ki nerede o eski karakollar ve eski memurlar.. Bir süredir karakolları dolaşıyorum da tadı tuzu kalmamış hiçbirinin.. Özlemi bayağı bayağı çekiliyor Komiser Galip gibi birilerinin.. Komiser Galip ki, kim pislik yapıp karakolluk olmuşsa, önüne bir 25 kuruşluk atıp "Gitbununla1büyükrakı,yarımkilokaşar,2kavunal,paranınüstünüdegetir..Sonrakonuşacağızseninle.." diyen o Komiser Galip.. Derdi de sözünü dinletirdi gözünün yağına kurban olduğum.."
***
Ya işte böyle sürüp giderdi o yazı dizisi.. Polis Bayramı gelince aklıma düştü.. Önemli not.. Güç bela bitirdim bu satırları.. Son daktilom da istop etti.. Yürümüyor artık ve de artık daktilo tamircileri de yok.. Elim kolum bağlı.. Ve evin bir bölümü daktilo mezarlığı.. Bakalım TAKVİM gazetesi, "Ağanınelitutulmaz.." deyip ben fakire bir daktilo tedarik eder mi? Hani şöyle F klavyeli, dandik olmayan bir şey.. Aksarsa yazılar, bilin ki benden değil daktilodan.. Hani aklınızda bulunsun işte..