Çocukları "Karyağıyor.." ya da "Yağacak.." diye korkutmayın emi!
***
Sabahları nasıl camlara koşuştururduk "Dışarılardakartutmuşmu?" diye görmek için, nasıl.. Çünkü çocuk kafalarımızda o hep aynı takıntı.. Gecelerden bir gece kar yağar sessiz ve suskun, sabah bir bakarsın ki dört bir yanlar bembeyaz.. Kardan adamlar ve kartopuları, kar helvaları.. Evde harala gürele fayrap yanmakta olan bir soba üstünde fokur fokur bir çaydanlık ve dışarıda usul usul, sessiz, sakin ama ister "Lapalapa.." de, ister "Kuşbaşı..", çocuk gönüllerimize bir şenlik, bir başka türlü coşku getiren kar.. Bir zaman geliyor ki kişi, çok fazla koşuşturmaya başlıyor çocukluğunun peşinden.. Bazıları gizli saklı, bazıları söylemekten hiç kaçınmadan nasıl kovalıyor çocukluğunu nasıl.. Nasıl arıyor onu; çocukluğunu nasıl.. Burası İstanbul şehridir ki bir zamanlar yaman kışlar yapardı.. Adam gibi kışlar yapardı.. Yani, "Kışkışlığınıyapar.." dedirtmecesine.. Günümüzde, sadece puşt puştluğunu yapıyor.. Kışlara pek kulak asma.. Çok nadirattan..
Yağmayankar.. Aha, geçtiğimiz pazar gününden ilan ettiler ki, kar gelmekte ve okullar paydos.. Yani pazartesi günü çocuklar evde.. Güney kıyı şeridini çıkar, Türkiye'nin her yerinde kar vardı ama, İstanbul'da arama.. (İmdi"İstanbul.."derken..Öylebirkentyokartık..Kocabireyalet..Biryanınısularsellerbasıyor,öbüryanlarıgünlükgüneşlik..Birtarafındagüyakarserpiştiriyor,öbürtaraflarıolupbitenlerdenhabersiz..Herkaymakamlığı,herbelediyesiayrıbirvilayet..Çekmece'yekarserpiştirmiş,Levent'in,Etiler'inbilmemnesindemi?"Deprem.."diyorlar..İstanbul'unhangivilayetlerindekideprem?Erzurum'a,Kars'a,Ağrı'ya,Edirne'yekaryağdımı,bütünlerineyağar..İstanbul'dameçhul..Allahlillahaşkına,pazartesigünü,tekmilibirdenbütünİstanbul'da -OkişimdilerdeeskizamanlarAmerika'sınınTeksas'ı..- nereyekaryağdı?) Islak, kara kuru bir soğuk ve ne bok yiyeceğini şaşırmış kar piçi, taciz edici, can sıkıcı, kirli bir yağmur.. Camlarda; yumuşak, usul usul düş kurdurtan ve kendine özgü bir musikisi olan karın değil, paldır küldür, sapık, telaşlı, rahatsız edici kış yağmurunun darbeleri.. Bu kentin taşında, toprağında, yeşilinde, mavisinde, çiçeğinde, böceğinde, denizinde, kumunda, aşkında, meşkinde, meyhanelerinde, kerhanelerinde, yalnızlıklarında, acımasızlıklarında, kocamış hallere geldim artık.. Yağmurlarında ıslandım, yangınlarında yandım, karlarında yuvarlandım.. Kardan adamlarla içki içtim ve birileri eğer pazartesi günü "İstanbul'akaryağdı.." diyorsa ve o yüzden okullar tatil ediliyorsa, yuf olsun bana.. Başkalarına değil, bana yuf olsun.. Kar, korumalı çocuklar ve bazıları için keyif işi.. Öte yandan sabahın er saatlerinde yollara düşen, tren, otobüs, minibüs, vapur kuyruklarında salkım saçak, titreyerek çürüm çürüm çürüyen insanların bir başka tür kahrı, belalısı.. Garip kısmına kar yağdı mı, sadece kendisine değil, anayının, babayının tekmil sülalesinin üstüne yağıyor kahır olaraktan.. Kar Uludağ'da da yağıyor, Kartalkaya'da da da.. Orada, kelebek kelebek yağıyor.. Kaymalara, eğlenmelere yağıyor.. Doğu'da, Güneydoğu'da dağlara yağıyor.. Orada devriye gezen askerlerimizin üstüne de.. Rahmetli Necati Cumalı da şair arkadaşlarımdan biriydi.. Aşağıdaki onun bir şiiridir..
Bugün dünkü günün, yani salının sabahı.. Yine gözlerim camlarda.. Bekledim usul usul, ister "Lapalapa.." deyin, ister "Kuşbaşı.." işte öyle bir kar.. Ve yine Necati Cumalı'nın bir başka dizeleri: Aynen hallarımı tercüme eden:
Şimdi bu yazıya inat, üç vakte kadar İstanbul'a bir kar iner ki; Erzurum'a, Ağrı'ya, Kars'a alkış tutturmacasına.. "Aferim..","Pıravo.." dedirtmecesine.. Olsun.. Musikisi olan kar yağışlarına hep tavım ben.. Örtüsü de yakışır hani; artık bu kirli İstanbul'a..