Türk ordusu uzun süredir bölücü örgüt PKK'ya karşı KuzeyIrak'ta operasyon yapmak istiyor, ancak yapamıyor. KaraKuvvetleriKomutanıOrgeneralYaşarBüyükanıt,"Şimdideğilsenezamansınırötesiharekatyapacağız?" diyerek, bu durumdan duyulan rahatsızlığı dile getirmişti. "Hükümetemesaj" olarak algılanan sözler, aynı zamanda Amerika'ya bir göndermeydi. Çünkü gerçek şu: Türkiye'nin operasyon yapmasına, Amerika izin vermiyor.
***
Önümüzdeki günlerde, OrgeneralBüyükanıtABD'ye gidiyor. Beraberinde götüreceği dosyalardan biri de KuzeyIrak'taki PKK varlığı. Peki Amerika ve Kürt yönetimi, Türkiye'nin sınır ötesi harekatına neden karşı çıkıyor? Bu sorunun yanıtını almak için bundan 7 yıl öncesine dönmek gerekiyor.
***
Tarih,17Eylül1998. Kürt liderler Barzani ve Talabani, Washington'da ABD'nin gözetiminde bir anlaşmaya imza atıyorlar. Dönemin TürkHükümeti'ni tedirgin eden bu anlaşmada, bölücü terörle mücadele eden Türkiye'nin elini kolunu bağlayan çok önemli bir madde var. Şimdiye kadar "uyutulan" ve KuzeyIrak'ta uygun iklimin oluşmasından sonra sessizce uygulamaya konulan WashingtonAnlaşması'ndaki bu madde, aynen şöyle: "Herikitaraf(BarzaniveTalabani),teröristlerveyaDİĞERLERİtarafındanyapılacaksınırihlalleriniönlemeyitaahhütetmiştir."
***
Amerika ve İngiltere' nin desteklediği bu anlaşmada yer alan "DİĞERLERİ" ifadesiyle, Türkiye ve diğer komşular kastediliyor. Bir başka ifadeyle, Türk ordusunun KuzeyIrak'ta PKK'ya karşı yapacağı sınır ötesi harekatlar, "teröristlerinsınırihlalleri" ile aynı kabul ediliyor ve bu operasyonların önleneceği belirtiliyor.
***
Aradan geçen 7 yıl içerisinde, anlaşmada ne yazılıysa onlar yerine getirildi. Birkaç yıllık gecikmeyle de olsa, "KürtParlamentosu" kuruldu. 2002 yılının Ekim ayında ilk kez toplanan KürtParlamentosu'nun aldığı ilk karar ne oldu biliyor musunuz? Washington'da imzalanan anlaşma, oybirliğiyle onaylandı. Şu anda WashingtonAnlaşması, içerdiği tüm hükümlerle birlikte yürürlükte. Türkiye'nin sınır ötesi harekat yapmasını "teröristlerinsınırihlalleri" ile aynı kabul eden hüküm de dahil olmak üzere...
***
Bu arada Kürtler, anlaşmada öngörüldüğü gibi federatif yapı oluşturup, bağımsız bir devlet kurma yolunda koşar adım ilerlemeye başladılar. Hükümetlerini, ordularını, polis teşkilatlarını kurdular. Yakın zamanda seçim yaptılar. WashingtonAnlaşması'nda bu da yazılıydı. Deniliyordu ki: "Seçmenkütüklerininoluşturulmasıiçinbölgedesayımyapılacak.Seçimlereuluslararasıgözlemcidavetedilecek." Ve bir şey daha: "Bölgedengöçetmekzorundakalanlargeridöndürülecek." Aynen öyle oldu. Her şey harfiyen yerine getirilmeye başlandı.
***
Anlaşmanın imzalandığı tarihte koalisyon hükümetinin BaşbakanıYılmaz,BaşbakanYardımcısıEcevit,DışişleriBakanıCem'di. Amerikalılar, anlaşma metnini "gizlikalması" ricasıyla Türkiye'ye iletmişti. O tarihte Ecevit anlaşmaya sert tepki göstererek, şu değerlendirmeyi yapmıştı: "AmerikanmakamlarıncaBarzaniveTalabani'ninziyaretindenöncehazırlananbuanlaşmaileTürkiyedışlanmıştır.Anlaşmadakibazıifadeler;Türkiye'ninzamanzamanyapmakzorundakaldığısınırötesiönlemlerebilekarşıçıkılabileceğiizlenimiveriyor." Öyle oldu!
***
Türkiye, Irak'ı fiilen bölmeyi amaçlayan bu anlaşmaya tepki olarak Irak yönetimiyle ilişkilerini güçlendirme kararı aldı ve Bağdat'taki temsilciliğinin düzeyini "Maslahatgüzarlık"tan "Büyükelçilik"e çıkarttı. Ancak yıllar sonra ABD'nin Irak'a girmesi Türkiye'nin tepkilerini anlamsız kılarken, KuzeyIrak'taki Kürt yönetiminin elini iyice güçlendirdi. WashingtonAnlaşması'nın diğer hükümlerini de gerçekleştirmenin önünde hiçbir engel kalmadı. Önce Irak'ın bölünmesine yol açacak federatif bir yapının temelleri atıldı. Kürtler federasyona kavuştu. Sıra "Türkiye'ninsınırötesioperasyonları"na geldi. Barzani ve Talabani, Amerika'nın gözetiminde "şimdilik" engelsiz bir koşuyla bağımsız Kürt devletine doğru yol alıyorlar.
***
Ancak, Amerika ile Kürtler arasındaki aşk ilişkisi hakkında çok önemli 2 soru yanıt bekliyor: Kürtler, binlerce kilometre uzaktan gelen sevgiliyi, "Benibırakma,bırakırsankomşularevimibasar" diyerek daha ne kadar yanında tutabilecek? "DİĞERLERİ" tanımı kapsamındaki Türkiye, İran ve Suriye, bu aşkın kendi ülkelerine zarar verecek boyutta dallanıp budaklanmasına daha ne kadar seyirci kalacak?