Dünyada ve Türkiye'de '3AralıkDünyaÖzürlülerGünü' kutlandı. Tüm özürlülerin bu özel gününü kutlarım. Ama ben, bu günü kutlarken pek sevinemiyorum. Nedeni ise, her sene aramıza katılan kişi sayısının artması. Öyle ki sağlık alanında yaşanan rezaletler, ilaç sektöründe pastadan pay kapma yarışı ve hâlâ devam etmekte olan savaşlar, sakatlar kervanına katılımı hızlandırıyor.
***
Söyle bir hatırlayalım: 6 Ağustos 1945 yılında Amerika, Japonya'ya (Hiroşima, Nagazaki) iki atom bombası attı: 200binkişiyaşamınıyitirdiveonbinlerceinsandasakatkaldı. İkinci Dünya Savaşı sonrası resmi rakamlara göre 35milyoninsanöldü.20milyondanfazlakişisakatkaldı.SovyetlerBirliğisavaştaayağınıkaybedenaskerleriiçinAmerika'yatam4milyontakmaayaksiparişiverdi. İşte bu ürküten tablo başka organlarını yitiren milyonlarca sakatın vahim durumunu göstermeye yetiyor.
***
Peki dünyayı yönetenler sözüm ona insanhaklarıborazanlığıyapangelişmişülkeler akıllandı mı? Bırakın akıllanmalarını daha fazla insan öldürmek ve bir o kadar insanı da sakat bırakmak yarışı içindeler. Önce Vietnam, ardından Bosna, sonra Filistin, peşinden Afganistan ve halen devam eden Irak savaşı. Dünyada durum bu.
***
Ya bizde? Savaş yok! Daha beteri var: Trafik kazaları. Karayollarında kaza olmadık gün, hatta saat yok. Birçok masum insan hayatını kaybediyor, pek çok kişi de sakat kalıyor. AB İlerleme Raporu'na göre ülkemizde trafik kazalarının oranı ve buna bağlı olarak kazalarda hayatlarını kaybedenlerin oranı AB ülkelerine göre 5 misli fazla. Yani yıllık bazda AB'de ortalama 4 bin kişi hayatını kaybediyor. Türkiye'de ise 20 bin kişi
***
Kayıplar bununla bitse iyi. Magandaların serseri kurşunları, organ mafyasının hışmına uğrayan, fukaralık yüzünden tedavisini yaptıramayanları da eklersek, ortaya çıkacak kara tabloyu artık siz düşünün! İşin komik yanı Ulaştırma, ve İçişleri Bakanlığı kazalarda yaralanıp da sonradan hayatını kaybedenleri 'trafik kazasında ölenler' arasında saymıyor. İşte bu zihniyetle özürlü sayımız her gün katlanıyor. Biz de kalkıp "uyarılar işe yaramıyor" edebiyatı yapıyoruz.
***
'3 Aralık Dünya Özürlüler Günü' dolayısıyla İstanbul Feshane'de 'Gökkuşağı' isimli özürlülerin hayata katılımını artıracak bir projeyi izlemek için davetliydim. Protokolde, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, İstanbul Valisi Muammer Güler, Devlet Bakanı Nimet Çubukçu, Kültür Bakanı Atilla Koç, milletvekilleri ve Özürlüler İdaresi Başkan Vekili Dr. Mehmet Aysoy vardı. Türküler, şarkılar söylendi. Yine klasik protokol konuşmaları yapıldı. Ama, beklediğimiz projeden hiç söz edilmedi. Anlayacağınız bir tas çorbayla yetindik. Çocuğu acıkan bir anne "Ayıptır.Biziburayaçağırdınız.Birçorbaverdinizhaniyemek?Biziaçbıraktınız" diyerek bildiği duaları (!) sıraladı. Bayan haklı. Lakin ayrımcılık sevdalıları, "Fukaranın yemek neyine. Kafaları çalışmasın diye kuru ekmeğe şükretsin" mantığı içinde.
***
Ey sivil toplum kurumları. Temsil edilmediğiniz bir yerde, temsil edemediğiniz kişilerin aşağılanmasına siyirci kaldınız. Bu ayıp da size yeter! İyikiTürkiyeSakatlarDerneğivar.'Birçokiyiadam'ın çabalarıyla engelleri kaldırmaya çalışıyor. Ama yeterli değil. Sizlerin beceriksizliği yüzünden 'özürlüyütecritetme' modası başladı. Aynen kimliklerinarkasına'özürlü'ibaresiyazılması gibi...