Güncel | Yazarlar | Güne Bakış | Ekonomi | Aktüel | Magazin | Spor | Televizyon | Papatya | Astroloji | Ana Sayfa 04 Aralık 2005

Elde var hüzün..

Sonunda baktığınızda ve hesaba oturduğunuzda, çoğunlukla hep "Elde var hüzün.."..

***

O, kar kıyamet, zehir zemberek kış gecelerinde, Çağlayan Saz'ın kadınları, üstlerinde rahatlıkla 6 kişinin konken oynayabileceği devasa küfelerini, yani şahane mabatlarını salonun orta yerine kurulmuş sobaya vererek, ısınırlardı.. Bazıları öncelikle kıçlarından üşürler çünküm..
Gürül gürül yanan bir soba ve çoğunlukla hayli geçkin bazı kadınların icabında popo yaktırma tehlikesini de göz önüne alarak bir ısınma tarzı..
1950'li yılların sonları, 1960'ların başlangıcında, Beyoğlu'nun göbeğinde, Çağlayan Saz'da böyle bir durumlar..
Yazın sıcak gecelerinde ise etekleriyle püf püf püflenirlerdi biraz serinlemek için.. Ve ortak noktaları, o kocaman arka kaportaları..
Ve yine o yıllarda İstanbul'daki sazların bir bölümü, kabadayıların boy gösterip racon kestikleri, dava hallettikleri bir yerlerdi.. Çağlayan Saz bunların en ünlüleriydi.. Hatta en hasosu..
Kendi aralarında, Kürtler, Araplar, Lazlar olarak sınıflanmış bu kabadayılar, külhaniler, sazın ayrı ayrı köşelerinde sırtları hep duvarlara dönük bir hallerde, gayetle hep müteyakkız ve tetikte, kendilerince çok edepli bir şekillerde, sessiz sakin alem yaparlardı..
Yanlış yaptıkları pek görülmezdi..
Polis korkusunun dağları beklediği bir zamanlardı..

Racon..
Masaya kadın çağırmak, sarhoş olup etrafa sarkmak, yılışmak, adetten değildi şimdikince..
Namlarının, yani günümüz deyişiyle kariyerlerinin, karizmalarının, façalarının çizilmemesi, gölgelerine basılmaması için gayet dikkatli davranırlar, kimselere dalaşmamak için azami gayret sarf ederlerdi..
Genelde, konsomatris kadınlar pek masalara davet edilmezlerdi.. Onlara içkiler, uzaktan uzağa ısmarlanırdı..
- Ayşe'ye 50 kokteyl yaz.. Yarasın.. Sahneye çıktığında şarkımızı unutmasın..
- "Yeni mi geldi şu karşıdaki? Ne içerse benden.. Söyle, hoş gelmiş.." diye, garsonlar aracılığıyla sürdürülürdü ağır muhabbetler.. "Seni uzaktan sevmek aşkların en güzeli.." bir süfli, yıkık, ezik zamanlar..
Çağlayan Saz ve oranın konsomatris kadınları..
Hep ağzına kadar dolu olurdu orası..
O kadınların öyle müşterileri olurdu ki görmeyenler, bilmeyenler hiç inanabilemez..
Onları, o kadınları kaldır, Paris'in, Foliberjer'in, Mulenruj'un kızlarını getir, anında itibarını yitirirdi Çağlayan Saz.. Bakmışsınız bomboş..
O Çağlayan Saz kadınları, sizi kendilerine biraz yakın bulsalar, biraz aynı dilden konuştuğunuzu fark etseler, neler hikaye ederlerdi, neler..
"Çehov, Çağlayan Saz'ı yazmalıydı.." diye düşünmüşümdür hep..
Lautrec, burada, soğuktan çok üşümüş, kıçları bir sobaya dayalı kadınları dökmeliydi tuvaline..
Ve Malaparte, onlarla röportajlar yapmalıydı..
Çoğu hayli yaşlı, hayli geçkin ve genelde alkol gücüyle ayakta duran, yılgın, bitkin, Çağlayan Saz kadınları..
Çoğunu tanırdım.. "Tanırdım.." dediğim bir göz aşinalığı.. Maksat muhabbet olsun; arada sırada üç-beş kelam..
Onlar gençliklerinde pavyonlara.. Daha sonraları barlara ve nihayetinde sazlara düşmüş kadınlardı..
Anlatacakları çok şeyleri olan ve hep çok ağlayan kadınlar..
Sessiz, suskun, dinlemeyi en iyi bilen kadınlar..
Bu tür yerleri ve en çok Çağlayan Saz'ı mesken tutan kişilerin tercih nedenleri, ısmarladıkları birkaç içki karşılığında kendilerini dinleyecek ve "Laf ola beri gele.." olsa bile anlayacak bir kadın bulmalarından ötürüydü..
O yalnız adamları, kadınlar sessiz suskun dinlerlerdi; içki ısmarlamaları devam ettiği sürece..

Pezevenk darbükatör..
Ben, o zamanlardan bu yanlara çok yıllar yaşadım, çok yollar gördüm ama, Çağlayan Saz'ın orkestrasını düşündüğümde, hala gülmekten kendimi alamam.. Dünya sonu bir müzisyenler grubu.. Gırgırın, şenliğin şahikası..
Yalanım varsa anam babam ölsün; bu müzisyenlerin çoğu, gecenin geç saatlerinde çalarlarken uyurlardı.. Ve de çakılmasın diye uyudukları, çoğunun gözlerinde güneş gözlükleri.. Arada bir oturdukları sandalyeden yıkılıp yere düşerler, sonra elbirliği ile kaldırılıp müzik yapmaya devam ederlerdi..
"Orkestra.." diyorum ya, lafın gelişi.. Paspal bir saz takımı işte.. Ve içlerinde bir darbukacı ki, haza pezevenk.. Olacak iş değil ama, ben darbuka çalarak pezevenklik yapan ilk kişiyi orada gördüm..
Kafaya aldığım garsonlardan biri ötmüştü.. "Abi bu darbukayla karı satar.." diye..
O tür sazlarda, kadınlar sırayla çıkıp biriki şarkı söylerlerdi.. Ne çıkarsa bahtınıza.. Ve bu darbukacı godoş, önce kaşgöz işaretleriyle ve sonra usturuplu vurulan darbuka darbeleriyle, iş bitirirmiş.. Olmayacak bir yerde darbukaya "Tapa tup.." üç darbe ve işin erbabı anlarmış ki sahnedeki kadın 30 liraya tamam..
Bu Çağlayan Saz'da eğlenenler, masa kuranlar arasında, veznedar ya da mutemet hüviyeti taşıyan kişilere de rastlanırdı..
Bunlar ufak ufak kesilip söğüşleneceklerse eğer ve sıkça geliyorlarsa, kendilerine itibar bile edilirdi..
Ama işin tadını kaçırdıklarında, bir kadına takılıp sağmal ineğe dönüştüklerinde, derhal polise haber verilir, "Bu kişi çok para harcıyor.." diyerek ispiyonaj yapılır ve müessesenin namusu kurtarılırdı..
Metot hep aynıydı.. "Şu ve şu kişiler son zamanlarda çok para harcamaktadırlar, bilgilerinize.." diye bir not..
Ve çoğunlukla, Çağlayan Saz sonrası bu tür kişilere, "Mahpusane seni yapan kör olsun../Kör olsun da elleri ayakları kırılsın.." bir türkünün yolları görünürdü.. Ya Sultanahmet, ya da Paşakapısı, Toptaşı mahpushaneleri..
(Günümüzün eğlenti yerlerinde o gelenek sürdürülse, acayip para dökenler, üçbeş milyara bir şişe şarap açtıranlara bir sorgu sual çekilse, Unakıtan da az biraz bırakırdı peşlerini devamlı tüylerini yolduğu o hep aynı kazların, ördeklerin..)
Neyse..
Ve o Çağlayan Saz kadınları hep bilmek zorundaydılar "yeni çıkan şarkılar"ı.. İstek halinde okunmaları için, bu şarttı..
Komaprima halinde mikrofon alıp, saz takımı tarafından arkadan ve yanlardan devamlı desteklenerekten, icabında ağlayıp küfrederek şarkı söyleyen bu kadınlar, bilmeyenleri, bu işlere aşina olmayanları ya çok hüzünlendirir ya da çok güldürürlerdi..

***

Nereden nereye..
Günümüz Beyoğlu'nun simgelerinden başlayıp, bir eski zamanların Çağlayan Saz'ına..
Bazı şeyler anlatmakla olmuyor..
Yaşamak gerekiyor..
Ve sonra hep "Elde var hüzün.."..
Fax : 0212 2815840
GÜNCEL
Bir Bir ölüm bin hayat
Okul bahçesinde kalp krizi geçiren küçük Yılmaz'ın ölümü, örnek bir...
Kriz yaşı 8
Kadın, dayağı sevdi!
Salaklığın tarihi
Özgürlüğe ilk adım
PKK'nın ölüm tuzağı bozuldu
Haylaza bantlı çözüm
SPOR
Cimbom Cimbom Ümitli
Galatasaray, Başkent'te Murat'ın golüyle yenik duruma düştü. Hakan'ın...
Aslan gibiydik
İsyan ettiren penaltı
Nihat harekatı
Yıldız isterim
Bizi Tokat yaktı
Konya, Antep'i üç golle geçti
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
HAVA DURUMU
ISTANBUL - Par. Bul. 16 C,Par. Bul. 11 C
ANKARA - Par. Bul. 14 C,Par. Bul. 4 C
IZMİR - Par. Bul. 21 C,Par. Bul. 10 C
ANTALYA - Açık 24 C,Açık 14 C
ADANA - Par. Bul. 22 C,Par. Bul. 14 C
EKONOMİ
IMKB E: 38.573,710 D:% 0,72
DOLAR S: 1,357 D:% -0,18
EURO S: 1,589 D:% -0,35
AKTÜEL
GÜNE BAKIŞ
EKONOMİ
GÜNCEL
     
  Güncel | Yazarlar | Güne Bakış | Ekonomi | Aktüel | Magazin | Spor | Televizyon | Papatya | Astroloji | Ana Sayfa
     
     
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
Merkez Gazete Dergi Basım Yayıncılık Sanayi ve Ticaret A.Ş.
Üretim ve Tasarım  Merkez Bilgi Grubu