* Burhan Kaçmaz: Ben kırtasiye mağazası işletiyorum. Hemen yanımızda okul olmasına rağmen iş yapamıyoruz. Çünkü burası kenar mahalle ve öğrencilerin çoğu yoksul ailelerden gelme. Mallarımızı kaç paraya satarsak satalım yine pahalı geliyor. En çok fotokopi işi çıkıyor ama, bir fotokopi makinesi 3-5 milyar neredeyse. Yani sermayemizin tamamı. Alamıyoruz, gücümüz yok çünkü. Bir makine almak için banka kredisi almak istedim, bin türlü şart koştular. Kimse bizi düşünmüyor.
* Sinan Korkmaz: Ben Ankara Keçiören'de 20 yıldır ayakkabı satıcılığı yapıyorum. İşyerimin önünde 1 yıldır metro istasyon inşaatı olduğundan, işlerim tamamen bozuldu. 20 yıl çek-senet protestosu bilmezken protesto oldum. Çeklerim yazıldı, kiramı ve vergimi ödeyemedim. Dolayısıyla bu inşaat için kamu yararına diye lüzumsuz bir karar alınmış. Hiçbir hakkımı arayamıyorum.
* Müge Şahin: Ben İstanbul Kağıthane'ye bağlı Hürriyet Mahallesi'nde bir dükkan işletiyorum. Ancak mahallede araçlar kaldırımların üstüne park edildiğinden dükkanıma kendim bile girmekte zorlanıyorum. Bu da doğal olarak satışlarımı etkiliyor. İnsanlar dükkanın içini göremediği gibi içeriye de giremiyor. Ayrıca mal getiren araçlar diğer arabaların gelişi güzel park edilmesinden dolayı dükkana kadar inmekte zorlanıyor. Dolayısıyla bir daha gelmek istemiyorlar. Bu nedenlerle satışlarım kötüleşti.
* Mehmet Aybars: İstanbul'da taksi şoförlüğü yapıyorum. Derdimiz bir değil bin. Zaten yolcu bulmakta sıkıntı çekiyoruz, üstüne üstlük yollar da köstebek yuvası gibi. Akaryakıt zamlarıyla bükülen belimiz, araçları hurdaya çıkaran yollar yüzünden iyice eğildi. Yetkililere sesleniyorum; artık sesimizi duyun, zamlarla yolları düzeltin.