Alkame'nin ölüm döşeğinde yaşadıkları üzerine, Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu: Hanımını annesinden üstün tutana, Allah lanet eder!...
Peygamber Efendimiz zamanında, Alkame isminde bir genç vardı. Hep ibadet ile meşgul olur, yaz-kış oruç tutardı. Bu genç hastalandı. Dili tutulmuş, bir şey söyleyemiyordu. Durumdan Reslullah Efendimiz haberdar edildi. Peygamber Efendimiz, Hz. Ali ile Ammr bin Yasir hazretlerini gönderdi. Onlar gelince Kelime-i Şehdet telkin ettikleri halde, genç söyleyemiyordu. Peygamber Efendimiz, Bilal-i Habeş Hazretleri vasıtası ile durumdan haberdar edildi. Peygamber Efendimiz, yanında bulunanlara şöyle sordu: - Alkame'nin ana-babası var mı? - Ya Resulallah, ihtiyar bir annesi var. - Annesini buraya getirin! Annesi gelince, Peygamber Efendimiz buyurdu ki: - Alkame'ye ne oldu? - Ya Resulallah, Alkame çok iyidir. Hep ibadet ile meşgul olur. Ama ben ondan razı değilim. Çünkü o, hanımının rızasını benim rızamdan üstün tutmaktadır. Dilinin tutulması bu yüzdendir. - Ona hakkını helal et de dili açılsın o zaman! - Ya Resulallah, o benim hakkıma riayet etmedi. Hakkımı helal etmem. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu: "Ey Bilal! Eshabı çağır, odun getirsinler. Alkame'yi yakalım. Çünkü annesi, ondan razı değildir" buyurdu. Kadıncağız bunu işitince dedi ki: - Ya Resulallah, oğlumu benim gözümün önünde mi yakacaksınız? Kalbim buna nasıl dayanabilir? - Cehennem ateşi, dünya ateşinden çok daha kızgın ve yakıcıdır. Sen ondan razı olmadıkça, onun hiçbir hareketi makbul değildir.
ANA YÜREĞİ DAYANAMADI Kadıncağız bunları işitince ağlamaya başlayıp dedi ki: - Ya Resulallah, ben ondan razı oldum, hakkımı helal ettim. Böyle söyledikten sonra oğlunun yanına gitti ve oğlunun sesini duydu. Kelime-i Şehadet'i rahatlıkla söylüyordu. Aynı gün vefat etti. Cenaze hazırlıkları yapılıp defnedildi. Defin işleminden sonra, Resulullah Efendimiz, Eshab-ı Kiram'a hitben buyurdu ki: "Hanımını annesinden üstün tutana, Allahü Teala ve melekler lanet eder."