Merhaba Hakkı Baba. İlk kez bu kadar uzun zaman sana yazamadım. Ya Cennet'in güzelliğinde kendimi unuttum. Ya seni... Ama yine kadersiz ölümler, yine çocuklar. Şu günlerde Pakistan'daki depremden gelen çocuklarla geçiriyorum günleri. Melek ablalar onların yaralarını dikti, sonra da hepsine bulutlardan gömlek dikti. O gece Aydede'nin gözlerinde bir damla yaş vardı ve hiç kurumadı.
***
Kuşların gribinden de haberim var. Hayvanların hıçkırıkları vardır, insanlardan yardım dilenirler. Bunu dünyada öğrenemediğim, ya da geciktiğim için kendime nasıl kızıyorum bilemezsin. Bizler onların hıçkırıklarının, diğer hayvanlara sesleniş olduğunu sanıyoruz. Hayır! Onlar bize sesleniyorlar. Gücümüze duydukların saygının sınamasındayız. Ağlayan kedilere, köpeklere ve kuşlara lütfen daha dikkatli bakar mısın Hakkı Baba? Bizler grip olduğumuzda hapşırıyoruz, herkes birbirine "Çok yaşa" diyor. Onlar grip olduğunda hepsini gaz odalarında yakıyorlar. İşte sana insanların gücü!
***
Önceki akşam Cennet'e yağmur yağdı. Yumuşak g elimden tuttu, şapkasıyla beni gezdirdi.
***
Geçmiş zamanın sönmüş kraterlerinde gezintiye çıktım. Yine ciğerim yandı. Toroslar'ın kokusunu özledim, ülkemin dağlarını. İstanbul'u özledim, kargaşasını... Birden ipini kopardı düşlerim. Gelecek zamanın dehlizlerine çıktım, ipekten bir merdivenle. Benden ayrılan geleceğimin peşinden koşarken, ikinci çocukluğumu yakaladım. Dünya haritası asla göründüğü gibi değil. Hala dünyaya boyun eğmeyen güçler var. Kayalar, denizler, başka güneşler... Hayatımın bütün kazancı yaşadıklarım değil galiba... Yaşamadıklarım...
***
Kendine iyi bak Hakkı Baba... Ben sana hep iyi bakıyorum.