Avrupa Birliği'ne üye olma sürecinde zorluk yaşıyoruz. Bu zorluklar, önümüzdeki 10 yıl içinde de devam edecek. Zorluğu çıkaran esas aktör ortada görünmek istemediğinde, mutlaka bir taşeron bulunacak. İlk taşeron belli oldu. Avusturya. Bu ülkedeki iktidar zayıfladı. Türkiye karşıtı söyleme sarılarak, yükselen nasyonalistik akımdan yararlanmak istiyor. Aynı şeyi MERKEL düşündü ve yaptı. Ama umduğunu bulamadı. Avusturya'nın da bulabileceği şüpheli.
Söylemler etkiliyor Türkiye'nin Avrupalılığı, Kırım Savaşı'nda tescil edilmişti. O tarihten bu yana Avrupa ile olan mesafeyi kapatmak için uğraşıyoruz. Avrupa'daki kiliselerde Türk karşıtı öyle söylemler geliştirildi ki, ayda bir defa dahi kiliseye uğrayan insanın etkilenmemesi mümkün değil. Türkler, Belgrad'ı alırken neler neler yapmışlar, Viyana Kuşatması'nda neler yapmışlar, bunlar menkıbe şeklinde anlatıla gelmiş. O gün için normal olan esir alma ve esirlerin çalıştırılması her iki taraf için de geçerli idi. Akdeniz'de dolaşan haçlı donanmasında çalıştırılan Asyalı ve Afrikalı esirler çoğunlukta idi.
Hatalarımız olmuştu Avusturya diyor ki; 'Biz Viyana Kuşatması'nı unutmadık'. Biz diyoruz ki; 'Sizlerle 1. Dünya Savaşı'na girmemizdeki hatayı unutmadık. Bir daha böyle hatalar yapmamaya özen göstereceğiz'. Türkiye, ekonomisini güçlendirmeli, siyasal istikrarını sağlamalı ve çerçeve belgesindeki muğlak ifadeleri reddetmelidir. Dün Jack Straw'ın Dışişleri Bakanımız'la müteaddit görüşmelerinde sunduğu alternatifleri bilmemekle beraber, reddedilmiş olmalarını kanıksamıyorum. Güney Kıbrıs'ın NATO üyeliği kat'iyen gerçekleştirilmemelidir. Bu konuda geçmişte hatalarımız olmuştu. Yunanistan, NATO'ya şartsız dönememeli idi. 1981'de tam üye olan Yunanistan'ın bizim üyelik müzakerelerinde maraza çıkaracağı belli idi. Kendilerinden yazılı taahhüt alınarak, Türkiye ile ilgili konularda toplantılara girememeli idi. Ayni hatayı maalesef Güney Kıbrıs'ın üyelik sürecinde de yaptık.
Ne yapılmalı? Kıbrıs, AB'ye üye olmamalı idi. Garantörlük anlaşması ve bundan kaynaklanan haklarımı kullanabilirim savı ile üyeliği engellenebilirdi. Engellenemediği yerde, üyelik müzakereleri Türkiye ile beraber başlaması sağlanabilirdi. Bu da olmadı Kıbrıs'ın Türkiye konusu konuşulurken; toplantılarda bulunmaması sağlanabilirdi. Tabii ki gerek Yunanistan ve gerekse Kıbrıs, 25 üyeli birlik içinde taşeron bulabilir ama işi zorlaştırabilirdi. B planı; bana göre geri adım atmamak, müzakereler şimdi başlamıyorsa ileriki tarihte tekrar üyelik için yüklenmektir. Bu arada gerek Karadeniz İşbirliği ve gerekse ECO takviye edilerek yolumuza devam edelim diyorum.