Güncel | Yazarlar | Güne Bakış | Ekonomi | Aktüel | Magazin | Spor | Televizyon | Papatya | Astroloji | Ana Sayfa 21 Eylül 2005

Bir gemi olmak..

"Gemiler geçer rüyalarımda
Allı pullu gemiler, damların üzerinden
Ben zavallı
Ben yıllardır denize hasret
Bakar bakar ağlarım"

Orhan Veli Kanık

Hasan Pulur Abem, ömrüne bereket, bu yazını da Çeşme'de geçirdi.. Günün bir vakitlerinde yamaç paraşütü ve su kayağı yaparak; akşamları "Ahmet Rasim" üstadın sofralarını kurarak.. Arada bir sazan avına da çıktı ama ıhhh..
Ve oradayken günlüklerine devam edip, bir yazı yazdı köşesinde..
"Karadeniz"in Yunanlılar'a satıldığına dair..
Hiç bilmiyordum.. Öğrendim.. Ve de basbayağı efkarlandım hani..
Karadeniz, Ege ve Akdeniz'de bayrak dolaştıran son yolcu gemimiz de özelleştirme kapsamına alınıp Yunanlılar'a satılmıştı ve şimdilerde Yunan bayrağı ile dolaşıyordu denizlerde..
Üç bir yanı derya deniz, Hopa'dan İskenderun'a kadar "yali-yali" bir ülkeyiz ve denizlerde bir yolcu gemimiz bile yok.. Tüh bize, tühler bizlere..
Sonra, karasularımız için maraza çıkartmalar.. Çıkartalım tabii ama, sorarlar adama "Yafu hemşehrim, senin bu denizlerde gidip gelen tek gemin yok.. Ne yapacaksın karasularını?" diye..
Eee ne demişler: "Su akar, Türk bakar.."

Karadeniz..
Oysa, benim çok çocukluk ve ilk gençlik yıllarımda sürüsüne bereketti yolcu vapurlarımız..
Gülcemal ve Gülnihal'lerden başlayarak say gelsin..
Cumhuriyet, Ege, İzmir, Trak, Marakaz, Sus, Etrüsk, Kadeş, Tirhan, Erzurum, Adana, Tarsus, Ordu, Trabzon, Giresun, Akdeniz, Karadeniz..
Ula Ankara Gemimiz İstanbul'dan kalkıp New York'a gitmiş be, ağzına kadar yolcu dolu olarak..
Benim Karadeniz gemisiyle tanışıklığım, 1960'lı yılların başına rastlar..
O zamanlar bu Karadeniz, İstanbul'dan kalkar, Pire, Venedik, Napoli, Cenova, Marsilya ve Barselona'ya kadar gider, oradan Mısır canibine sarkar, İskenderiye'de 1 gün-1 gece kalır, yeniden Barselona'ya döner ve yine kıyı kıyı İstanbul'a..
İçinde orkestrası, programları ve hele hele Liman Lokantası'nın o şahane mutfağı..
Özkan Şahin'le birlikte, yıllık izinlerimizden birinde denk düşürüp atladık gemiye..
Üff ne biçim bir şenlikle kalkardı gemi Galata Rıhtımı'ndan bilemezsiniz.. Gırgırşamata bir uğurlayıcı kalabalığı.. Avrupa'ya gitmek, ayrıcalığı olan bir işti o zamanlar..
Ve gemi.. O zamanların klasiği "Küçük Hanım" film ekibi.. Belgin Doruk'lar, Ayhan Işık'lar, Sadri Alışık'lar, Suna Pekuysal'lar.. Onlar, "Küçük Hanım Avrupa'da" filmini çekmeye gidiyorlardı..
Gepgenç bir kızın, Suna Pekuysal'ın, Karadeniz'in güvertesinde durup durmaksızın nasıl koşuşturduğunu anımsarım hala..

***

Karadeniz'le ikinci beraberliğim, 1960'lı yılların sonuna rastlar.. Evlenmiştim ve eşimle ikinci balayımıza çıkacaktık.. Benim basın kartım, eşimin öğrenci olduğu için şebekesi vardı.. (Şebeke, öğrenci kimlik kartı..)
Ve o zamanlar, sarı basın kartı taşıyan gazetecilerle öğrencilere yüzde 50 tenzilat yapardı Deniz Yolları.. İkimiz tek kişi fiyatına, salon-salomanje bir kamaraya kurulduk..
İstanbul, İzmir, Kuşadası, Bodrum, Marmaris, Alanya, Antalya, Kaş, Kalkan, Mersin ve İskenderun.. Her gittiğimiz limanda, 1 gün-1 gece kalarak..
O yolculukların biletleri karaborsadaydı.. Yabancılar acayip rağbet ederlerdi.. Yemek salonundaki komşularımız Amerikalılar'dı..
Artık gemilerimiz yok.. "Deniz Yolları"mız bitti..
"Karayolları" mız var ki çokça ölelim diye..
Nereden nereye..

Düş kurmak..
Bu geçtiğimiz Temmuz, Ağustos aylarında, akla zarar bir fantezim vardı.. O da Boğaziçi'nde devamlı turlayan Şehir Hatları vapurlarından biri olmak..
Yooo, yanlış anlamayın sakın.. O vapurların birinde olmak değil, bizzatihi o vapur olmak..
Kendi ürettiği dalgalarıyla serinleyen, kendi köpüklü, martılı, seyirlik dünyasında, karşıdan karşıya, bir iskeleden öbürüne seyreden o vapurlardan biri olmak.. Sıcak başıma vurmuş olmalı ki; öyle olmazca düşler kurdum, mavi suyu denizi höpür höpür eden, kendi yaşamımdan mutlu küçük bir Boğaz vapuru olduğumu varsayarak..
O aşinası olduğum eski vapurlardan biri..
Kabataş'ta yatılı okurken, onlar bizim rıhtımımızla hep kıyı kıyı giderlerdi.. Hele gecenin yeni bastırdığı en hüzün saatlerde..
Ve o küçük, çıtı pıtı gemilerin bütün kaptanları, bilirlerdi düdük seslerini duymak istediğimizi.. O akşamların zehir zıkkım saatlerinde, biz yalnız ve hep terk edilmiş duygusu içindeki çocuklar, her geçen vapura "Kaptan öt.. Kaptan öttt.." diye bağrışırdık.. (O zamanlardaki yalnızlık duyumsamalarının çok çocukça olduğunu, kocadıkça o duygunun nasıl canavarlaştığını, bir yaşlara gelince anlıyor kişi..)
Yine şimdi düşünüyorum ki, onların, o gemilerin, o kaptanların, gelip bizleri almalarını, analarımızın, babalarımızın, kardeşlerimizin yanlarına götürmelerini isterdik gizli gizli..
Ne bileyim işte, bu yılın Temmuz ve Ağustos'unda, o zehirzemberek sıcaklarda, ben Boğaziçi'nde iskeleden iskeleye koşuşturan, yunus balıkları ile yarışan bir küçük gemicik olmayı istedim..
Olacak iş değil ama belki de bir "Şükran"..

Şükran..
Bir zamanların deniz ve denizcilik üzerine yazan ünlü kalemi Abidin Daver, Şükran'ı anlatır..
Günümüzün şu acayip karmaşasında, gelin kendimizi denize ve gemilere vuralım.. İşte üstadın kaleminden Şükran:
"... Şirket-i Hayriye vapurlarını sevdiğimden, yavaş yavaş Boğaziçi'ni de sevmeye başladım. İdarei Mahsusa'nın köhne ve külüstür vapurlarını hiç sevmediğim, için Kadıköy'den pek az giderdim. 15-16 yaşlarıma kadar Adalar'a ayak basmadım. Çocukluğumun, gençliğimin en güzel zamanlarını Boğaz'da geçirdim. Kanlıca, Körfez, Anadolu Hisarı, Küçüksu, Baltalimanı, Yeniköy; sevdiğim, her gün saatlerce kürek salladığım yerlerdi. Şirket-i Hayriye'nin bütün vapurlarını ta uzaklardan tanırdım. Onları, yalnız şekillerinden, düdük seslerinden de bilirdim. Şirket-i Hayriye'nin vapurları ekseriyetle çift yapılmışlardı. Sivriburunlu 18 Bahriye ile 19 Asayiş.. 39 Neveser ile 40 Rehber.. 41 Metanet ile 42 Resanet.. 43 İkdam ile 44 İntizam.. 45 Rezan ile 46 Rüçhan.. 49 Hale ile 50 Seyyale gibi.
Bütün bu gemiler içinde en sevmediğim küçük ve biçimsiz 13 Galata, en çok hoşuma giden de 44 İntizam'dı. Daha sonra, 49 Hale'ye gönül verdim.
Halkın en çok sevdiği ise, 38 Şükran'dı. İngiltere'de yaptırılmış olan 37 İhsan ile 38 Şükran; hakikaten hem çok biçimli idiler, hem de çok hızlı gidiyorlardı.
38 Şükran, mevcut vapurların hepsini geçiyordu."

***

Benim anılarımda, 38 Şükran hiç yok.. Ama yine de ah Şükran ah..
O tarihlerde Boğaziçi'nde bir kuğu gibi süzülen Şükran olmak varmış.. Dalga dalga, püfür püfür, köpük köpük, yunuslarla arkadaş, martılarla aşıktaş bir Şükran..
Fax : 0212 2815840
GÜNCEL
Cenaze Cenaze bahane
Tabutuna Türk bayrağı örtülen Ata'nın cenazesi, şova dönüştü. Bazı TV...
'Domuz derisi caiz'
Yine şehit gözyaşı
Açılışta kurdele komedisi
'Kural'sız soygun
Uzun yaşamın sırrı
Birahanede dehşet anı!
SPOR
2 2 yıldızla coşarız
Alman çalıştırıcı, "Her mevkinin en az iki adamı olacak" dedi.
İç hesaplaşma
Şimdi daha mutluyum
Son bir şans
Para önemsiz!
Marco Alarmı
Gençler gururlu
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
HAVA DURUMU
ISTANBUL - Par. Bul. 26 C,Par. Bul. 18 C
ANKARA - Par. Bul. 29 C,Par. Bul. 13 C
IZMİR - Açık 31 C,Açık 16 C
ANTALYA - Açık 31 C,Açık 20 C
ADANA - Par. Bul. 30 C,Açık 21 C
EKONOMİ
IMKB E: 33.719,300 D:% 1,50
DOLAR S: 1,340 D:% -0,48
EURO S: 1,631 D:% -0,34
AKTÜEL
GÜNE BAKIŞ
EKONOMİ
GÜNCEL
     
  Güncel | Yazarlar | Güne Bakış | Ekonomi | Aktüel | Magazin | Spor | Televizyon | Papatya | Astroloji | Ana Sayfa
     
     
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
Merkez Gazete Dergi Basım Yayıncılık Sanayi ve Ticaret A.Ş.
Üretim ve Tasarım  Merkez Bilgi Grubu