Siyaset arenasında alışageldiğimiz bir kavga türü, yüksek yargıya da sirayet etti (sıçradı). Yargıtay Başkanı Sayın Eraslan, birçok konuda haklı. Daha önce bu noktaları ben de birkaç defa yazdım, tekrar edeyim. - Anayasa Mahkemesi'nin Yüce Divan yetkisi yanlış. Bakanların tümü, kendisini muhakeme edecek hakimleri tanıyor. Bu durum tabii hakim ilkesine ters. Bu mahkeme üyeleri çoğunlukla cezacı değil. Tek dereceli bir yargılama var, yani temyizi yok, bu da önemli bir handikap oluşturuyor. Yargıtay'danönde... - Anayasa Mahkemesi, gerekçeli kararı yazmadan sonuçları açıklıyor. Halbuki bunun tersine Anayasa'da hüküm var. Yani bir bakış açısına göre, Anayasa Mahkemesi Anayasa'yı çiğniyor, kararı veriyor; gerekçesini yazmak, bazı davalarda olduğu gibi, 6-7 yıl sürebiliyor. - Anayasa Mahkemesi, ne kendi kanununda ve ne de Anayasamız'da öngörülmemiş olan bir 'yürütmeyi durdurma' yargılamasını, kendi içtihadı ile hukukumuza getirdi. Bunu getirmeye hakkı yoktu (Bu konuda Sayın Eraslan'ın bir görüşü yok). Anayasa Mahkemesi, kuruluş itibarıyla bir üst mahkeme değildir. Süper temyiz gibi bir görevi olamaz, vatandaşların ferdi müracaatına açık olamaz. Böyle bir şekil verilmek istendiğinde, ülkemizde yargı süreci 4 kademeye çıkartılmış olacak. Mevcut 3 kademenin aldığı vaktin çok uzun olduğundan şikayet ederken, dava sürecini daha da uzatmış olacağız. Sayın Eraslan'ın bir görüşüne katılmak mümkün değil. O da Anayasa Mahkemesi'nin Yargıtay'ın önünde olmadığı şeklindeki savıdır. Anayasa Mahkemesi'ne Yargıtay üye seçerek veriyorsa, o kurum Yargıtay'dan biraz öndedir. Yargıtay'ın, mevcut kanunların uygulanmasında son merci olduğu malum. "Anayasa'nın yasaların üzerinde olması dolayısıyla, Anayasa Mahkemesi de, eşitler arasında birinci sırada" denilebilir. Yapılandırılmalı Anayasa Mahkemesi'nin daha hızlı çalışmasını sağlayacak bir düzenleme yapılabilir. Takviye edilmiş bir Anayasa Mahkemesi, kararlarının gerekçelerini hemen yazarak açıklama durumuna girebilir. Böylelikle, bugün olduğu gibi Anayasa'ya aykırı bir durum da ortadan kalkmış olur. Yüce Divan da; Yargıtay Ceza Daireleri Başkanları kura ile belirlenecek 7-9 üyeden oluşturulup, yeniden yapılandırılabilir. Böylelikle tabii hakim ilkesine uyum sağlanırken, ceza davalarını ceza hukuku ihtisası bulunan veya tecrübesi olan hakimlerin yapması sağlanmış olur. Mahkemenin kuruluş ve yargılama esasları kanununa, yürütmeyi durdurma yetkisi ilave edilebilir. Bu kavgayı sağlıklı görmek mümkün değil ama, açık toplumlarda olabilir. Bizde de olması yadırganmamalıdır.