Güncel | Yazarlar | Güne Bakış | Ekonomi | Aktüel | Magazin | Spor | Televizyon | Papatya | Astroloji | Ana Sayfa 03 Eylül 2005

Ağaçları öldürmek..

Ağaçlar yangınlara uğradıklarında, kaçacak bir yerleri hiç yoktur.. Ve de soracak olursanız orman yangınlarına yakından tanık olanlara, onların diri diri yanarlarken feci çığlıklar attıklarını, son nefeslerini vermeden önce dallarıyla birbirlerine tutunmak istediklerini, yağmurlardan imdat istediklerini ve rüzgarları lanetlediklerini söyleyeceklerdir sizlere..
Hayret bir şeydir ki, bu yaz ağaçlar ve ormanlar pek bir telefata uğramadılar..
10-15 gün önce Fethiye ve Bodrum'da 65 hektarlık bir arazi, bir de Antalya dolaylarında daha az bir yer..
Anımsayın ne biçim yanardı oraları.. Bodrum, Marmaris ve hakeza çıplak toprağı altın eden o yerler.. Nasıl yakarlardı ağaçları ve ormanları..
İnsanların insanları yaktıkları bu ülkede ormanları yakmak ne ola ki?

Keman
sesiyle büyüyen ağaç..
Neyse, dedim ya, bu 2005'in yazında öyle fazla bir belaya uğramadılar..
İmdi ben, evindeki kedisine, köpeğine, kuşuna müzik yapan insanlar tanıdım.. Bildim..
Ama ilk kez yıllar önce Sultanahmet'te görmüştüm.. Bir ağaca keman çalan bir adam..
Ulan bir adam, bir ağaca sevgiyle, aşkla keman çalıyordu, kafeşantanlarda sevgililere çalınacak, çaldırılacak kemanlardan daha coşkulu bir hallerde..
Heyyy, duydunuz mu, aynen öyle.. Yineliyorum, bir adam bir ağaca keman çalıyordu..
Sonra sormuştum, söylemişlerdi.. Hep yaptığı bir işmiş o.. Haftanın üçbeş günü gelip, ağaca keman çalarmış..
Görmesini bilen gözler görürlermiş ki, ağaç suskun ama mutlu, keman çaldığı sürece dalları, yaprakları bir başka daha güzel, öyle dinler sonra alkışa dururmuş dallarıyla, yapraklarıyla..
Adam ağacın, fidanlığından bu yana tanışı ve aşinasıymış.. Ağaççığını müzikle büyütmüş, keman sesiyle her gün biraz daha yeşertmiş, güzellemiş, kuşlarla aşıkdaşlık ettirmeye başlamış.. Bu dediklerim, hikaye filan değil gerçek.. Bazı bazı, en çok inanılmaz olanlar gerçeklerdir..
Bir dahaki gelişimde -Umarım olmaz..- bu ciyfe dünyada bir ağaç olursam, bana keman çalan bir insanı nasıl, ne biçim bir yeşile boyardım bilemezsiniz.. Bütün kuşlarımı hep başımın üstünde uçuşturaraktan..

Yangınlar..

Nerede bir yangın çıksa içim kavrulur.. Hele orman yangınları.. Ağaçlar bir yerlere hiç kaçamazlar da ondan.. O yüzden..
Olaya hiç "Şu kadar hektar orman yandı.." diye bakmam..
Tek tek ağaç olurum.. Her ağaç ile birlikte yanarım bir süre.. O canlıların çektikleri, hissettikleri acıları duyumsamaya çalışırım.. - Epey insanımız da yandı çoluk çocuk bu yaz.. Hele onlar, hele onlar.. Hele hele analarının, babalarının kilitleyip gittikleri çocuklar ki en çok onlar..Güneşte yanmalar başka.. Ateş yangınları başka.. Yine ağaçlara dönelim.. Her orman yangını, beter bir iş.. Ama ne zaman Marmaris'ten yangın haberleri gelse, oralarda ormanlar acımasız bir şekilde yanmaya, yakılmaya bırakılsa, hep çocukluğum yanıyormuş gibi bir hisse kapılırım..
Bu yıl o havalide benim çocukluğumun ağaçlarının torunları hiç yanmadılar.. Şükür..
Babam, "Dön baba dönelim.." bir memurdu.. Bir o kentte, bir başkasında.. Ben ilkokulun büyük bir bölümünü Marmaris'te okudum, orada bitirdim.. O, yeşille mavinin sarmaş dolaş olduğu deniz ülkesinde.. Bir yanımız deniz derya, öbür yanlarımız tekmili birden bir ağaçistan.. Ferah, faruh bir gökkubbe.. Yemsiz oltalara takılan bir balık mahşeri..
Mavinin hasını, yeşilin görkemini ben orada öğrendim, belledim ilk.. Oysa deli dolu cehennem bir dünya savaşı yanıbaşımızdaydı hep.. Cenabet bir savaş yıllarıydı.. Marmaris'in nüfusu o zamanlar, sıksanız sıksanız bin kişiyi bulmazdı..

Savaş
vardı..
Bütün dünyadan kopuk yaşardık o cennet ülkede.. Haftada bir İzmir'den kalkan, Muğla'da nefeslenen köhne bir otobüs, onun getirip götürdükleri..
Atların kuyruk kıllarından yapılmış misinalarımızla ve ağızda çiğnenmiş ekmek içi yemlerle, dünyanın en lezzetli balıklarını tutardık.. Sünger avcılarının öykülerini dinlerdik birebir.. Çoğunluk "vurgun yeme" üzerine hikayeler..
Herkesler birbirini tanırdı.. Kendi ekmeğimizi kendimiz pişirirdik.. Oğlak eti yerdik, alışık olmayanı anında sıçırtan.. Yokluk, açlık çektiğimizi hiç anımsamıyorum.. Oysa dünyanın açlıktan kırıldığı yıllardı..
Açlık haberleri, en çok karşı taraftaki Rodos Adası'ndan kokusunu hissettirirdi.. Oradaki açlığa dair feci haberler dinlerdik, ağızdan ağza dolaşan..
Günlerden bir gün, kah Almanlar'ın, kah ne hikmettir bilinmez İngilizler'in uçaklarla bombardıman ettikleri o Rodos'tan bir sandalla kaçmayı başaran ve kimbilir kaç zamanda Marmaris'e ulaşabilen, karıkoca bir de çocuklu, üç Yunanlı'nın sığınışlarını hatırlarım.. Açlıktan, susuzluktan ölmek üzere bir hallerde.. - Bu İngilizler arada bir, tek tük de olsa rotalarını şaşırmış uçaklarla bizim oralara da bomba bırakırlardı.. Sığınmacılar; ha öldüler, ha ölecekler bir haldeydiler.. Yunanlı ağlayarak anlatmıştı ki (Giritli olduğumuz için dillerini biliyorduk..), artık Rodos'ta yiyebilecekleri ne bir kedi, ne de köpek kalmamış.. İnsanlar açlıktan kırılmaktalarmış.. Onlara nasıl bir ikramlar, nasıl bir ikramlar bilemezsiniz..

Hayal
etmek..
Ben, o zamanlar o havalide ormanların öyle şakur şukur yanıp yakıldıklarını hiç anımsamıyorum.. Marmaris'i seller basardı tamam da, ağaçlar diri diri yanmazlar, yakılmazlardı..
Dünya savaştaydı ama biz Marmaris'te deniz, toprak, yeşil, mavi ve ağaçlarla hep barışık..
Akdeniz fırtınalarla inim inim inlerken, Marmaris'in körfezi hep ütüden yeni çıkmış masmavi bir çarşaf..
(Balıklar bir yana, ne çok deniz kaplumbağaları vardı..)
Mandalina, portakal, tatlı limon, turunç kokuları.. Çamlar ve diğer ağaçlar, hepimizin arkadaşlarıydı o zamanlar.. Kozalaklardan çıkan fıstıklar, bizlerin leblebi, çekirdekleriydi..
Şimdilerde, artık kocamaya yüz tutmuş bu hallarımda, geceleri uykuyu kaçırdığımda - Hele hastane odalarında ve en çok oralarda.., ne koyun sayarım ne kuzu, rüyalar alemine yürümek için.. Gözlerimi sıkı sıkı yumup çocukluğumun en güzel Marmaris'ini, denizle kucak kucağa bir buğday tarlasını, narenciye kokularını, püfür püfür bir rüzgarı, yeşili, maviyi ve denizi, yani çocukluğumu çıkartırım belleğimin en karmaşık koridorlarından ve geçerim kendimden..

***

Göçüp gittiğimizde, mezarlıklarda yalnızlığımızı paylaşan ağaçlar..
Yineliyorum, bir dahaki sefere bir ağaç olarak gelirsem bu kavanoz kıçlı dünyaya, bana keman çalacak bir insanımın olmasını isterdim..
Ve öyle bir şey olduğunda, içime nasıl bir su yürür, yeşili nasıl bir yaprağa, yapraklara dönüştürürdüm bilemezsiniz ve çok şaşarsınız..

***

50 yıllık arkadaşım, dostum Özkan Şahin, her yaz mevsiminde başımın etini yer, Marmaris'te beni beklediğine dair..
Hep "Bakarız.." derim, gitmem.. Gitmem, çünküm ben bu şimdiki hallarımla oralara gitsem ve orada deniz kıyısında oltasını denize atmış çocukluğumla karşılaşsam, ona ne derim..
Bırakın, çocukluğum kendi hallarında kalsın.. İyi oldu.. Bu yaz, ağaçları çok yakarak öldürmedik..
Fax : 0212 2815840
GÜNCEL
Her Her kadına lazım
'Kadın Hakları El Kitabı'nda önemli tüyolar var: Çamaşır yıkamak...
Silahı geri vermek de dert!
Hırsıza cepten pusu
Kupa atv'de
Şüpheli virüs
Bu da 'Kırmızı Şimşek'
İflas edince 30 evi yaktı
SPOR
Bayrak Bayrak aşkına
Ay-Yıldızlı futbolcular, Fatih Terim'le yaptıkları toplantıda zafer...
Ümitler'den altın vuruş! 3-2
Tek ihtimalli maç
Fener'in öfkesi
Zevk alacaklar
Kaptan'la 2 yıl daha
Kartal'da savaş
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
HAVA DURUMU
ISTANBUL - Par. Bul. 25 C,Par. Bul. 16 C
ANKARA - Par. Bul. 26 C,Par. Bul. 12 C
IZMİR - Par. Bul. 33 C,Par. Bul. 19 C
ANTALYA - Açık 29 C,Açık 20 C
ADANA - Açık 30 C,Açık 22 C
EKONOMİ
IMKB E: 31.701,620 D:% -0,77
DOLAR S: 1,340 D:% -0,33
EURO S: 1,674 D:% 0,03
AKTÜEL
GÜNE BAKIŞ
EKONOMİ
GÜNCEL
     
  Güncel | Yazarlar | Güne Bakış | Ekonomi | Aktüel | Magazin | Spor | Televizyon | Papatya | Astroloji | Ana Sayfa
     
     
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
Merkez Gazete Dergi Basım Yayıncılık Sanayi ve Ticaret A.Ş.
Üretim ve Tasarım  Merkez Bilgi Grubu