Mikrocerrahi nasıl uygulanıyor? MİKROCERRAHİ tekniğinden vücudunda doku kaybı oluşan hemen herkes yararlanabiliyor. Doku kaybı tedavisinde serbest doku aktarımı yöntemi kullanılıyor. Serbest doku aktarımı; tek ameliyatla deri, deri altı dokusu , kas veya kemik dokuları ayrı ayrı ya da birkaçı birlikte doku eksikliği olan yara bölgesine, bu dokuları besleyen damarları ile birlikte aktırılması ve oradaki bu dokuları besleyecek olan damarlara, mikroskop yardımıyla ve mikrocerrahi teknikleri kullanılarak birleştirilmesidir. Mikrocerrahi ameliyatlarının süresi, yapılacak olan işleme göre, 4 saatten 20 saate kadar uzayabiliyor. Vücuttaki doku kaybının ciddiyetine göre hasta, hastanede yaklaşık 1 hafta kaldıktan sonra taburcu edelebiliyor. Hastanın ameliyat sonrasında özenle takip edilmesi gerekiyor. Çünkü ameliyat çok başarılı geçse de damarlardaki beklenmedik bir tıkanma gelişebiliyor bu nedenle serbest flebin dolaşımı bozulabiliyor.
Kök hücre çalışmaları KÖK hücreler, birçok dokuda bulunan ve değişerek vücudun diğer dokularını oluşturma yeteneğine sahip bir grup hücreyi oluşturuyor. Kanın ve damarların oluşumundan, sinir hücreleri ile bağışıklık sisteminin kurulmasına kadar pek çok önemli işlere sahipler. Kök hücreler kemik iliği, damardan alınan kan ve göbek kordonundan veya embriyodan elde edilebiliyor. Kan kaynaklı kök hücreler 1980 yılında, kemik iliği nakli ile ülkemizde uygulanmaya başlandı. Kök hücre çalışmaları henüz deneysel aşamada. Gerçek bir tedavi seçeneği olarak yerini alması için daha çok sayıda çalışmaya ihtiyaç var.
Kronik göz tansiyonu körlüğe yol açabilir KRONİK göz tansiyonunda, baş ağrısı görülmediği için yıllarca ilerleyen hastalık körlüğe götürür. Sinsi ilerleyen kronik göz tansiyonu 40 yaşının üzerindeki her 10 kişiden birinde görülebilir. Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) verilerine göre, geri kalmış ülkelerin körlük ana nedenlerinden biri olan kronik göz tansiyonu baş ağrısına yol açmadığı için aslında çok daha tehlikelidir. Akut göz tansiyonu ise, yarattığı baş ağrısı nedeniyle körlükle sonuçlanmadan tedavi imkanı sağlar. Bu nedenle, göz tansiyonunda baş ağrısı önemli bir ipucudur.
Bulantılara nane KOLAY yetişen, hoş kokulu bir bitkidir. Su nanesi, yaban nanesi, yeşil nane gibi çeşitleri vardır. Bahçelerde yetiştirilip, yemeklerde kullanılan yeşil nanedir. Nane, serin yumuşak ve gölgelik toprakları sever. Filizleri ilkbaharda ana kökten ayrılıp, önceden gübrelenmiş toprağa dikilir. Çabuk büyür. Yaprakları kesilip alındıkça yeniden verir.
* Astımda, nefes darlığında; taze nane yaprağını ya da iki tatlı kaşığı kuru naneyi dilimlenmiş çeyrek limonla beraber 2 tatlı fincanlık 1 cezve suda kaynatıp içmek rahatlık verir.
* Hıçkırık tutmuş da devam ediyorsa; sıcak suya 5-6 tane nane yaprağı, ya da 1 çay kaşığı, kuru nane atıp biraz bekleterek içmek, hıçkırığı kesecektir.
A'dan Z'ye hastalıklar Hazımsızlık: Sindirimin normal şekilde olmaması ve bağırsakların seyrek çalışmasına; halk arasında hazımsızlık, tıp dilinde ise dispepsi denir. Nedenleri çeşitlidir. Ağır yemekler, yemekleri gereği gibi çiğnememe, diş veya dişeti iltihapları, içki veya sigara içmek, çok miktarda çay veya kahve içmek, fazla miktarda şekerli veya unlu şeyler yemek, kansızlık, yorgunluk, sinir bozukluğu ve üzüntü hazımsızlığı doğuran nedenler arasında sayılabilir. Yemekten bir süre sonra; midede şişkinlik veya yanma hissi ortaya çıkar. Sık sık yemek ihtiyacı hissedilir. Kabızlıktan şikayet edilir. Bazı kimselerde halsizlik, uykusuzluk, unutkanlık veya çarpıntı görülür. Tedavinin ilk şartı; sıkıntı ve üzüntülerden sıyrılmaktır. Zararlı şeyler terkedilir. Et yemekleri de mümkün olduğu kadar azaltılır. Haddinden fazla yemek yenmez. Yemeklerden sonra soğuk su içilmez. Yemek aralarında acıkınca süt ile birkaç galeta yenir.