Dünkü gün 30 Ağustos idi.. Hani "26Ağustosgecesabahakarşı /Toplarınçelikağzı,çaldıbirhücummarşı" ile başlayan o destan.. Türk durduğu sürece, dört gün dört gece kutlanması gereken bir bayram.. Türk'ün Kurtuluş Savaşı.. Bir bayram ki 40 Kurban Bayramı'na değişmem.. Çünkü 30 Ağustos olmasa, bugün Türkiye ve Türkler yoktu.. 29 Ağustos Pazartesi gecesi, bütün televizyonlara geze dolana baktım, bakındım.. 30 Ağustos'tan tek satır yok.. Sadece 00.00'dan sonra "Lafolaberigele.." bir bayrak amblemi ve her türünden alafortineden çükündürük futbol muhabbetleri.. Eğer asker olmasa, 30 Ağustoslar'ı kutlayacak pek sivil ahalimiz kalmadı zannımca.. Kimsenin, Kürt aşiret beyi Hamo Ağa'nın Boğaz'daki yalısında oğlunu damat ettirirken gökyüzünde patlatacağı havai fişeklerin mertebesine ulaşacağını hiç beklemeyin.. Ulan 30 Ağustos'un, Bülent Ersoy Bey Hanım'ın anlatıları kadar kıymet-i harbiyesi yok artık bu Türk ellerinde.. Kendi tarihlerinden habersiz yığınlar.. Çarşıpazarlarda limon satan, badana boya yapmak için kuyruğa giren, kendileri devamlı meydan muharebeleri veren günümüz öğretmenlerinin, öğrencilerine 30 Ağustos'u anlatacak halları hiç yok ki..
MustafaKemalanlatısı.. Mustafa Kemal Paşa anlatısıdır: "Efendiler,1922Ağustos'unun30'uncugünü,saat14.00'teZaferTepe'yegelmiştim.Kahraman11'inciFırkamız,karşıtepelerdemecburedilendüşmanaslikuvvetlerinetaarruziçinyayılarakilerliyorlardı.ÇalKöyüalevleriçerisindeydi.Düşmankuvvetlerinitamamıylasarmakveinatlasavunduklarıtepeleresüngühücumuilegirerekkatineticealmaklazımdı. 11'inciFırka'nınkahramankumandanıDervişBey(Paşa),bizzatileriyeatılarakbütünkuvvetleriyledüşmanmevzilerineilerliyordu.KolorduKumandanıKemalettinSamiPaşa,güneydenvebatıdansaldırttığıbütünkıtalarahareketlenmelerinihızlandırmakveşiddetlendirmekiçinemirlergönderiyordu. Süvarikolordumuzundahabatıdan,düşmanınarkasınıkesmeküzereolduğuhaberini,banabirsüvarizabitigetirdi. Arkadaşlar,saatlerilerledikçegözleriminönündegelişenmanzaraşuydu:Düşmanbaşkumandanınınşukarşıkitepedesongayretleçırpındığnıgörürgibiydim.Bütündüşmanmevzilerindebüyükbirheyecanvardı.Artıktoplarınınvemitralyözlerininateşlerinde,sankiöldürücühassakalmamıştı. Buovanınkuzeyindenvegüneyindenbirbirlerinitakipedenavcıhatlarımızıngurubayaklaşanvegüneşinsonşualarıylaparlayansüngüleri,herandahaileridegözüküyordu.Düşmanmevzilerinisarsanbataryalarımızınfasılasızveacımasızamansızateşleri,onlarıiçindebarınamazhalegetiriyordu.Güneşbatıyayaklaştıkça;ateşli,kanlıölümlübirkıyametinkopmaküzereolduğubütünruhlardahissediliyordu."
Türklergeliyor.. Ernest Hemingway, o zamanlar genç bir savaş muhabiriydi ve Yunan orduları ile birlikte Anadolu'daydı.. Şimdilerde her hafta üçdört TV kanalında dönen ünlü "Klimanjoro'nunKarları" isimli eserinde, o günlerden söz eder.. Yani Türk'ün Kurtuluş Savaşı'ndan.. "Yenigelmiş,hiçbirşeybilmeyenYunansubaylarıkomutasındahücumageçtikleriyerde,Yunantopçusukendikuvvetleriüzerineateşaçmıştı.İngilizgözlemcisiçocukgibiağlıyordu.Hayatındailkdefa,burunlarısivripabuçlarıhavayadikilmiş,beyazeteklikliölülererastlıyordu. Türklersımsıkıyığınlarhalinde,koşarakgeliyorlardı."
***
Ve bozguna uğramış Yunan kuvvetlerinin başkumandanı General Trikopis, çok sonraları anılarında söylüyor ve yazıyordu ki: "Erzakbitmişbulunuyordu.Piyadenoksanıhissediliyordu.9'uncuTümen'incephanesiçoktanbitmişti.Hiçbirtümenvekolordununtelefonlarıişlemiyordu.Uzunyürüyüşderinliğivücudagetirenorduvekolorduyabağlıbirliklerde,düşman(YaniTürkler..)müthiştahribatyapıyorlardı.Derinbirvadide,büyükbirkarışıklıkmeydanagelmişvebaşlayanpanikbütünbirlikleresirayetetmişti."
Mahşer.. Ve Kemal Tahir'in yakıştırmasıyla Sarı Paşa; Mustafa Kemal, anlatmaya devam ediyordu: "Muharebemeydanındadolaştığımzaman,ordumuzunkazandığızaferinazametivebunakarşılıkhasımordununuğradığıfelaketindehşetibenişaşırttı.Sırtlarıngerilerindekibütünvadiler,bütündereler,kapalı,örtülüyerler,bırakılmıştoplar,otomobiller,namütenahiterkedilmişteçhizatvemalzemeileyığınlarteşkiledenölüler,toplanıpkarargahımızasevkedilenesirkafileleriylehakikatenbirmahşeriandırıyordu. Kazandığımızmeydanmuharebesinin,bütünseferisonaerdirebilecekbirazametveehemmiyetiolduğundaittifakettik. ŞimdiBursaüstüneçekilendüşmankuvvetlerinimahvetmekleberaber,bütünasliordumuzlaİzmir'eyürüyüşegeçtik."
***
Dünkü gün 30 Ağustos idi.. Ama zannım odur ki bizim daha çok 30 Ağustoslar'a gereksinimimiz var.. Ve de yanda, getirilip "Kendivatanındayatsın.." diye bir ağaç altı bile çok görülen Nazım Hikmet'in Kurtuluş Savaşı Destanı'ndan iki küçük bölüm.. Okullarda çocuklarımıza o destan okutulur mu acep?
***
Dağlarda tek tek ateşler yanıyordu. Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki, şayak kalpaklı adam nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden güzel, rahat günlere inanıyordu ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında, birdenbire beş adım sağında onu gördü. Paşalar onun arkasındaydılar. O, saati sordu. Paşalar, "Üç" dediler. Sarışın bir kurda benziyordu Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı. Yürüdü uçurumun başına kadar, eğildi, durdu. Bıraksalar ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak ve karanlıkla akan bir yıldız gibi kayarak, Kocatepe'den Afyon ovasına atlayacaktı. ............................................. Solda, ilerideydi Ali Onbaşı, Kan içindeydi yüzü gözü. Bir süvari takımı geçti yanından dörtnala. Kaçanı kovalamıyordu yalnız ulaşmak da istiyordu bir yerlere ve sadece kahretmiyor, yaratıyordu da. Ve kılıçların, nalların, ellerin ve gözlerin pırıltısı, art arda çakan aydınlık bir bütündü. Ali Onbaşı bir şimşek hızıyla düşündü ve şu türküyü duydu: "DörtnalagelipuzakAsya'danAkdeniz'e, birkısrakbaşıgibiuzananbumemleketbizim. Bileklerkaniçinde,dişlerkenetli,ayaklarçıplak veipekbirhalıyabenzeyentoprak,bucehennem,bucennetbizim. Kapansınelkapıları,birdahaaçılmasın, yokedininsanıninsanakulluğunu,budavetbizim. Yaşamakbirağaçgibitekvehür Vebirormangibikardeşçesine,buhasretbizim..." Sonra. Sonra, 9 Eylül'de İzmir'e girdik ve Kayserili bir nefer, yanan şehrin kızıltısı içinde gelip öfkeden, sevinçten, Ümitten ağlıya ağlıya, Güneyden kuzeye, doğudan batıya, Türk halkıyla beraber seyretti İzmir rıhtımından Akdeniz'i. Ve biz de burada bitirdik destanımızı. Biliyoruz ki layığınca olmadı bu kitap, Türk halkı bağışlasın bizi, onlar ki toprakta karınca, suda balık, havada kuş kadar çokturlar, korkak, cesur, cahil, hakim ve çocukturlar ve kahreden yaratan ki onlardır, kitabımızda yalnız onların maceraları vardır...