Polisin işkenceyle aldığı ifade delil sayılmazken, terör örgütünün işkenceli sorgusu delil olarak değerlendirilebilir mi? Yargıtay 1. Ceza Dairesi, bir cinayet sanığının "Hizbullah" örgütü tarafından alınan işkenceli ifadesini "Bulunduğu ortamda yalan söyleme olasılığı düşük" diyerek kabul etmiş. Ceza Muhakemesi Kanunu, "Suçsadece,hukukauygunbirşekildeeldeedilmişdelillerleispatedilebilir" diyor. Yine kanuna göre, bir kişinin suç şüphesi nedeniyle sorgulanırken yaptığı beyanı, özgür iradesine dayanmalıdır. Özgür beyanı engelleyici nitelikte kötü davranışlarda bulunulamaz. Kanuna aykırı bir yarar vaat edilemez. İşkence yapılamaz. Eğer bu tür yasaklanmış usullerle bir ifade elde edilmiş ise, ifade verenin rızası olsa bile delil olarak değerlendirilemez. Devletin soruşturma ve kovuşturmayla yetkili kişileri, kanundaki yöntem ve kurallara uygun olarak delil toplayabilir. Aksi taktirde elde edilen deliller, suçun ispatlanmasında kullanılamıyor. Peki resmi makamlar dışındaki kişiler, hukuka aykırı yollardan delil elde ederlerse bunlar delil olarak kullanılabilir mi? Örneğin bir vatandaş, malını çaldığını düşündüğü bir kişiyi yakalayıp, işkence yapar. O da, "Suçumuikrarediyorumbenyaptım" der. Şimdi bu beyanı içeren kayıt mahkemeye verilse bu, delil olarak kabul edilebilir mi? Kuşkusuz hayır! Yetkisiz kişilerin hukuk dışı yollardan delil toplamasını geçerli saymak, çok tehlikeli gelişmelere neden olur. Bir örnek daha: Polis telefon dinlemeyi kanundaki şartlara uygun yapmaz ise, bu dinleme ile toplanan delil geçersiz sayılır. Buna karşılık, yetkisiz bir kişi başkasının telefonunu dinlerse, bu yolla elde ettiği delil geçerli mi sayılacak? Tabi ki sayılmamalı! Zaten telefon dinlemek suçtur. Suç işleyerek alınan bir kaydı, delil olarak kullanmak hukuk devletinde mümkün olmamalı. Delilin hukuka uygun elde edilmesi ilkesinden taviz verilmemeli. Savcıya, polise, hakime hukuka aykırı delil toplamayı yasaklarken, bunu başkaları için serbest bırakamayız. Aksi halde yasakları dolanmaya da kapı açmış oluruz.