Bazı köşe yazarları, herhalde her gün yazmanın verdiği telaş ile, aldıkları bir haberi sütunlarına doğruluk derecesine bakmadan taşıyor. Arkadan bu haberin yanlışlığı çıksa da, sütunlarında ne haberin ilgilisinden, ne de okurlarından özür diliyor. Bugün size, bir zamanların en büyük tazminatı olan davadan bahsedeceğim. Bugün bahsediyorum çünkü; AvrupaİnsanHaklarıMahkemesi'nin 22Şubat'ta verdiği kararla mahkum olan Türkiye, tazminatı ancak bugünlerde bana ödüyor. Hayatımda bir defa hakim huzuruna çıktım. SüleymanDemirel'e sözde hakaretten. Hakaret etmemiştim, haklıydım. Ama iç hukukun cilvesi. 1994 yılında 5milyarTL tazminata mahkum ettirilmiştim. Haklı olduğumu bildiğim için, bir tespit yapmak için AİHM'e gittim. Özel gayretler... Konuyu hatırlatayım; Otoyol inşaatıyla ilgili ANAP döneminin iki bakanı, SüleymanDemirel'in özel gayreti ile yüce divana verilmişti. Yüce Divan yargılamasında beraat kararı hakimlerin ekseriyeti ile verilmişti. O gün ben partinin genel başkan vekiliydim. Basına açıklama yaparak SayınDemirel partimden ve YüceDivan'a gönderdiği 2 kişiden, "Banaverilendosyanıniçereğiyokmuş.Arkadaşlardan'özürdilerim'desin" diye bir açıklama yaptım. Bu açıklamaya GüneyAmerika'da gezide olan Demirel'den cevap olarak, "O,davadamuhalefetoyuverenhakimlerinkarşıoyyazılarınabaksın" şeklinde açıklama geldi. Başbakan Sayın TansuÇiller, telefonla arkadaşlara geçmiş olsun dileklerini iletti. Demirel ise teorik olarak YüceDivan kararlarına karşı çıkıyor ve sonucu tartışmaya açıyordu. Cumhurbaşkanı, bütün erklerin de temsilcisi olduğu gibi, yargıyı da temsil ediyor. Benhaklıydım... "Yargıkararınıtartışmayaaçamaz" diye ben bir basın toplantısı daha yaptım. Bu defa otoyol üzerinde, gişelerin önünde. Ben özetle, "SayınDemirelbizdenözürdilemelidir;koskotasdosyalarısafsatalarıilehalktanoyçaldığıiçinözürdilemelidir.Özürdilemezisekendisinimüfteriilanediyorum.KendisininvaktiilerahmetliÖzal'asöyledikleriniayneniadeediyorum" dedim. Geç kalan basın mensupları, basın toplantısının bu bölümünden sonrasına tanık oldu ve vaktiyle kendisinin Özal'a söylediklerini sıralamaya başladım. Bu karşılıklı atışmalar, basında büyük bir yer aldı ve konu günlerce gündemde kaldı. Konunun haber edilen kısmı, basın toplantısına geç gelen basının duyabildiği kadardı. Benim söylediğim, "Şartlıiadeedilmişhakaretlerden" haberleri yoktu. Haberleri üstün körü okuyan ve doğruluğunu tahkik etmiyen bazı köşe yazarları beni kınadı. Ben haklıydım ve adaletle karşı karşıya gelebilecektim. Kayınbirader davaya bakan hakimi yazıhanesine çağırıp dava ile ilgili karşılıklı konuşmalar yaptıktan sonra dava, ülke tarihinde görülmemiş bir süratle bitirildi. İki tarafın da acelesi vardı; biri Yargıtay'a üye yapılacaktı, diğeri herkesi caydıracak bir para cezasını hesabına geçirecekti. (Devamıbirsonrakiyazımda)