Gönderilmeyen mektup Biliyorsun; gayem sana zarar vermek, seni incitmek, kırıp dökmek değildi. Yılar yılı acı çekmiştin, istemediğin bir ortamdaydın ve sana ters düştüğü halde yanlış şeyler yapmıştın. Acına, yaşam mücadelene ortak olup, seni mutlu edecektim. Ben senden sadece sana verdiğim sevgiyi kabullenip, bu sevgiyi yaşamanı istemiştim. Yüreğim; tahtı da tacı da sana vermişti. Yalnız seni istiyordu. Yüreğimde kalıp saltanat sürmek varken, beni sıradan bir şeymişim gibi elinin tersiyle ittin. Çok sevilmek bu kadar kötü müydü? Sevgiye hasretim dediğini düşünüyorum da, hayatıma bilmediğim anlamlar getirmişsin. Gözüm kapalı hayatımı ortaya koyduğum bir kumar oynamıştım. Seni kazanacaktım, ya da kendimden vazgeçecektim. Hem seni kaybettim, hem de kendimden vazgeçecektim. Var mıydı böyle kimsesiz, darmadağın olmak? Keşke beni böyle ödüllendireceğine, hiç ödül vermeseydin. Onca şeyi senin yüreğine feda ettiğim halde, yüreğin kocaman sevdamı alabilecek kadar büyümedi. Sevmek; ölümüne cesaret, buzdan değil ateşten yürek ister. Adı üzerinde sevdaydı bendeki, zorda sevdayı büyütmek kolay değildi elbet. Bütün güzellikleri, kainatı seni sevmesi için birine verseydin, yine de bu kadar sevilemezdin. Hiç kimsenin yüreği, benim ki kadar büyük ve deli olamaz. Beni kırgınlıklarla, çelişkilerle, cevabı sende olan bir sürü soruyla ve bitmek tükenmek bilmeyen "Keşke" lerle bıraktın. Her gün alabildiğine yanıyor, istesem de istemesem de seni özlüyorum. Yüreğimi koparıp atmak mümkün olsaydı, hiç düşünmeden koparıp atardım. Sevdan beni divane etti, kendime sözüm geçmiyor artık. Bir limandayım ve senin bindiğin gemi çoktan uzaklaşıp gitti. Bunu kabullenemiyorum, zoruma gidiyor, canımı acıtıyor. Sen yüreğimde bir hasret olarak kalacaksın. Yüreğim; sarayından seni kovmuyor, tacı da tahtı da sensiz bırakmıyor.