Bilirsiniz. Ben arada sırada spor, özellikle de futbol konularına da değinirim. Ama hiçbir zaman, bir spor yazısını bu köşemin ana konusu yapmadım. Ama bu kez yapacağım. Çünkü yazacaklarım sadece bir futbol eleştirisi değil. Aynı zamanda bir yönetim anlayışının analizi de olacak. Yani olayı, bir anlamda "management" denilen yönetim tarzı açısından ele alacağım. Biliyorsunuz, Trabzonspor'un adı sanı duyulmamış bir mahalle takımına elenmesi büyük yankı uyandırdı. Özellikle onuru kırılan Trabzon'da, büyük yas var. İnsanlar burunlarından soluyor. Türkiye liginde ikinci olan bir takımın Anorthosis gibi amatör bir takıma 2 maç sonunda elenmesi, gerçekten de hazmedilir bir olay değil. Bunu, ne kaza ile ne de şansızlıkla açıklamak mümkün. Sen tüm sezon uğraş didin, ligi ikinci olarak bitirme başarısını göster. "Şampiyonlar Ligi'ne katılma şansı elde ettim" diye sevin. Sonra da git, amatör bir takıma elen. Bunun neresini hoş göreceksiniz! Bahanelere bakın. Efendim, yönetim gerekli transferleri yapmamış. Sanki, Anorthosis gibi teknik direktörü bile futbolcu olan bir takımı elemek için transfere ihtiyaç varmış gibi. Efendim, sezon başlamadığı için takım hazır değilmiş. Sanki Rum takımı sezonun ortasında ve lige çok hazır. Kısacası hiçbir bahane, Trabzonspor'un mahalle takımına elenmesinin utancını kamufle edemez. Trabzonspor'un 3-1 yenildiği ilk maçtan sonra, lafı eveleyip gevelemeden en ağır eleştiriyi ben kaleme aldım. Trabzonspor'un oynadığı futboldan utandığımı yazdım. Buna karşılık, bazı sözde futbol yazarları yenilgiye mazeretler bulmaya çalıştılar. Yok, Trabzonspor fazla gol kaçırmış. Yok, kaleci kötüymüş de... İkinci maçta 5 atarmış da... Görüldü ki bu cahilce yorumlar doğru değilmiş. Doğru olan bir şey varsa, bu utancın faturasının bir kişiye kesilmesi gerektiğidir. O kişi de Şenol Güneş'tir. Madem başarılı olduğunda övgüleri alıyor, primi kapıyorsun, başarısız olduğunda da bunun bedelini ödeyeceksin. Nasıl bir şirketin patronu, kendisini milyonlarca dolar zarara uğratan genel müdürünü bir dakika bile yerinde tutmazsa, aynı şey kulüpler için de geçerli olmalı. Trabzonspor yönetimi, radikal bir kararla Şenol Güneş'i derhal görevden almalıdır. Koskoca kente böyle bir utancı yaşatan bir teknik direktörle şimdiden sonra başarılı olsa ne olur ki... Kaldı ki olamayacaktır. Yönetim korkak davranıp, Güneş'in görevden alamazsa Trabzonspor ligde de kötü durumlara düşecektir. İdare-i maslahatçı yönetimle bir yerlere gelinemez. AKP, kadrolaşma konusunda çok büyük mesafe katetti En küçük belediyelere bile girmek için artık bir AKP'liden "Hamili yakinimdir" yazılı bir kart almak gerekiyor. AKP, 2.5 yıllık iktidarı döneminde kadrolaşma konusunda hayli yol aldı. Bu süre içinde, tam 8 bin 791 memurun yerini değiştirmiş. Bunların yerine kendi adamlarını atamış. En büyük sürgün, Sağlık Bakanlığı'nda. Bu bakanlıkta görevden alınanların sayısı 2 bini geçiyor. Bu rakam Çevre Orman Bakanlığı'nda bin 786, Bayındırlık Bakanlığı'nda ise bin 058. Tüm KİT'lerin yönetimi AKP'li olmuş durumda. Bu arada, yetersiz ve yeteneksiz bir sürü kişi de sırf partiye yakın diye önemli görevlere getiriliyor. Bu yüzden işler aksıyor, üretim düşüyor. Yazıktır.
Karpuz yiyen karlı çıkıyor DİE'ye göre geçtiğimiz ay fiyatlar düştü. Yani hayat ucuzladı. Gerçi 1 ayda tavuk eti yüzde 6.67, doğalgaz yüzde 5, sigara yüzde 3.2, benzin yüzde 2 oranında zam görmüş ama önemi yok!!. Buzdolabı ve mücevher yüzde 3 ucuzlamış ya, siz ona bakın. "Biz her ay bu ürünleri mi alıyoruz!" diye tepki gösterirseniz, o sizin sorununuz. Bu arada size tavsiyem, bol bol karpuz yiyin. Çünkü en fazla o ucuzlamış. Belki o zaman enflasyonun düştüğüne de inanırsınız.
DİPNOT Türkiye'de 45 bin kadın patron, 819 bin de fabrikalarda çalışan kadın var.