Devlet politikalarında içe dönük karar ve icraatlar hükümetlere göre değişebilir ama dış politikada süreklilik, başka bir ifade ile devamlılık esastır. Herhangi bir hükümet, devletin dış politikasında kökten değişiklikler yapamaz. Sadece hassasiyetlerine uygun açılımlar veya gösteriler sergiler. İlgi alanları konusunda siyasi misyonu ile örtüşen politikalar ortaya koyar. Ancak dünyadaki kanjonktürel gelişmeler veya küresel siyasi oluşumları dikkate alarak iktidarların verdiği kararlar da vardır. Türkiye'nin BM ve NATO'ya girişleri, AB süreci, Cento'ya üyelik, İslam ülkeleriyle birliktelik gibi kararlar hükümetlerle birlikte devletin bütün kurum ve makamlarının işbirliği içinde geliştirdikleri politikalarla hayata sokuldu. Yaşanılan gelişmelere göre takınılacak tutum ve davranışlar, birlikte değerlendirildi. Böylece istikrara dayalı millipolitikalar geliştirildi. Türkiye'ninKıbrıspolitikasıdadoğrudansiyasiiktidarıelindebulunduranhükümetlerindeğil,devletinbütünkurumlarınınişbirliğihalindevegelişmeleregöredeortaklaşakararlarlasürdürdüklerikonulardanbiriidi."Bizegöre" denilerek oluşturulan kararlar yerine "Hepimizeveülkemizegöre" hassasiyetlerine dikkat ediliyordu. NezamankiköprülerinaltındançoooksularaktıveAKPiktidarıişbaşınageldi;Türkiye'ninKıbrıspolitikasındaşaşırtıcıgelişmeleryaşandı. Türkiye'deki siyasi iktidar, KKTC'yi devlet bile görmediğini açık açık söyleyebilen, Ada'daki Türk askerinden rahatsızlığını ifade etmekten çekinmeyen, Ankara ile münasebetten hoşlanmadığını belirten, MehmetAliTalat adındaki politikacıyı destekledi, önce Başbakan olmasına katkıda bulundu. Sonra, Kıbrıs davamızın kilometre taşı kahraman RaufDenktaş ile didişe didişe, ona cevap yetiştire yetiştire, aynı kişinin cumhurbaşkanlığı adaylığına da kuvvet verdi. Herkesektiğinibiçecek Neticede,devletimizindışpolitikadakienhassasalanlarındanbiriolanKıbrıskonusundaiktidarlakurumvemakamlararasındaayrılıkuçurumlaştı. Bu arada, muhalefette iken hırçın ve enternasyonal tavırlarıyla bilinen MehmetAliTalat, başbakanlığı ile cumhurbaşkanlığı makamında yaşadıklarıyla Rum'un ve Batılılar'ın sahte yüzlerini anca keşfedebildi ve o da gerçeği bir nebze olsun gördü! Buna rağmen, geçen zaman içinde devirdiği çamları, kırdığı bardakları da ortaya çıktı. KKTC'nin en önemli kozlarından biri olan Maraş bölgesini, Rumlar'a teklif ettiğini bile bizzat kendi açıkladı. Türkiye'deki siyasi iktidarın görünürgörünmez gücünden de faydalanarak KKTC'nin Cumhurbaşkanlığı'na kadar ulaşan Talat, geçen hafta ilk kez resmi sıfatıyla Cumhurbaşkanı Sezer ile bir araya geldi. Bütün Batıcılar, AB goygoycuları ve işbirlikçiler, bu görüşme konusunda yorumlarını sürdürüyor. Sezer' in aylardır randevu vermediğini, misafirini Denktaş gibi Çankaya Köşkü'nde Camlı Köşk'te konaklatmadığını ve görüşmede de Maraş konusunda sitem ettiğini belirtiyorlar. Bunları izledikçe Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurallarını, politikalarını, dahası şehit ve gazilerimizin hatıralarını ve en önemlisi de "Budevletinçadırdevletiolmadığını" yansıtan Cumhurbaşkanı AhmetNecdetSezer'i alkışlamaz mısınız? Herkes ektiğini biçecek ve hak eden layığını mutlaka bulacak. İçeride veya dışarıda... Hiç fark etmez!
Trabzonlu kaybetmedi Rövanşta yenmesine rağmen Rum takımı rakibini eleyemeyen Trabzonspor, tabii ki kaybetti. Ama, o stadı ve Trabzon gibi bütün Karadeniz'i, Türkiye ve KKTC'mizin ayyıldızlı bayraklarıyla donatıp gelincik tarlasına döndüren, Rumlar'a elenmenin ıstırabını kahredici bulup gözyaşı döken, tepkisini sert verse de haklılığına şapka çıkarttıran milyonlarca vatansevere helal olsun, selam olsun. Trabzonspor kaybetti ama seyircisi ve Karadenizliler, yüzde yüz kazandı.