Türk insanı bezgin ve umutsuz... Bir yandan kişisel ve ailevi dertler, diğer yandan ülkenin içinde bulunduğu siyasi, sosyal ve ekonomik şartlar, herkesi kara kara düşündürüyor. İktidarla halkın gündemleri çok ayrı... Yönetenler "Herşeyçokiyigidiyor" derken, yönetilenler karanlıkta mum ışığı ararcasına tadımlık morallerin peşinde koşuyor. Kendiyangınlarınaalışmışvekanıksamışhalkımız,hertarafıyanardağadönmüşülkenindörtbiryanındakilavlarıseyrediyorçaresizce. Bölücü terörün alçakça döşediği mayınlarda can veren şehitlerin cenazelerinde bile titrek çıkıyor sesler. "Nasıldikdurayım!Dağgibioğlumşehitdüştü" diyen annelerin gözyaşları, için için akıp gidiyor... RahmetdenizlerinidualarıylaokyanuslaraçeviripuzaktanuzağadertleşenlerKerkük'ebakıpağlıyor,Kıbrıs'layanıyor. Özbe öz Türk yurdu Kerkük'teki binanın çatısına çekilen eşkıyanın paçavrasını parçalayacak dünün kahramanları, kalıplarına sığmıyor. Tekumududatükettiler Bebek katillerinin defterini Amerika üzerinden dürmeyi hayal edenler, attıkları imzalarla Kıbrıs'ı elden çıkartıyor. Sonra da "zaferkazanmışkumandan" pozlarına bürünüp milleti kandırma peşinde koşuyorlar. 17 Aralık Zirvesi'nde de aynı oyunu sahneledikleri için "tiyatrokonusundauzmanlaşanlar", bu defa da pişkince davranıyorlar. Hatırlarsınız, "Kıbrısşartdeğil" diye diye o zirveye gidip katılmış, AB'nin dayatmalarına boyun eğip teslim olunca da "Dragasyonlar" kelimesini ortaya atıp laf cambazlığına kalkışmışlardı. Başkent Ankara'nın caddelerinde güpegündüz atılan havai fişek gösterileriyle, boyadıklarıeşşeğizebradiyehalkayutturmayaçalışmışlardı. Şimdi de aynısı ve belki daha acısı yaşandı. 17 Aralık'taki imzanın sonrasında kalan tek umudu da hovardaca harcayıp tükettiler. Kıbrıs'tacanla,kanla,başladalgalandırdığımızbayrağıkendiellerimizleindirmeninyolunuaçtılar. Başta kahraman RaufDenktaş olmak üzere onca tecrübeli siyasetçi, bilimadamı ve hariciyeciler, Ek Protokol'ü imzalamakla Türkiye'nin Kıbrıs Rum kesimini kabul ettiğini söylerken, sahnedeki tiyatrocular hala tersini iddia ediyorlar. Türk'ün hak ve hukukunu AB'nin uzatıp dayattığı resmi belgeyi imzalayarak ortadan kaldırıyorlar ama, bunun tanıma anlamına gelmediğini de bir deklarasyonla duyuruyorlar. 'KKTCiçindireneceğiz' Bukadargülünçveboşbirsavunma,hattadiplomasininkurallarıylaçelişenbirsiyasetolabilirmi? Rum yönetimi lideri Papadopulos bile deklarasyonun hukuki geçerliliği olmadığını söylerken Ankara'daki iktidar sahipleri aksini nasıl iddia edebiliyor, pes doğrusu! RaufDenktaş sesleniyor, ikaz ediyor; hatta feryatta bulunuyor: "BizKKTCiçindireneceğiz.Bukanişidir,millişerefvehaysiyetişidir.Şehitvegazilerimizinişidir.Dahası,Türkiyemiz'indegüvenliğimeselesidir" diyor ama, Ankara'dakiler kulaklarını tıkamayı ve duymazlıktan gelmeyi sürdürüyor. Kendi dertlerini bir kenara atıp Kerkük'le Kıbrıs'la yoğunlaşan Türk milleti de bu dramatik gelişmeleri kahrederek izliyor. Bakmayın siz, bazılarının "TürkiyeAByolundaönemlibirvirajıdahaaştı" deyip bu satılmışlıkları alkışladığına... Onların yüzü-gözü, para-pul olmuş! En ufak bir vatan hassasiyeti kalmamış! İşbirlikçileriyle birlikte yalancı cennetlere koşuyorlar. Yıkıp dökerek, yakarak ve yok ederek pazarlamayı sürdürüyorlar! Büyük dava adamı Denktaş'ın dediği gibi; KıbrısRumkesiminitanıyanları,Türkmilletitanıyacakmıgöreceğiz. Türkücü bir genci "UlaDavutgelbakalımburaya" diye çağıranları, gün gelir Türk milleti de çağırır.