Hafta sonu komşu iki ülkede, İran ve Bulgaristan'da seçim yapıldı. Sonuçlar hem Batı dünyasında, hem de Türkiye'de sürpriz olarak değerlendirildi. Bulgaristan'daki seçimlerde sosyalist partisi birinciliği alıp komünist dönemin küllerini yeniden alevlendirirken, İran'da "muhafazakar" kimliği ile tanınan Tahran Belediye Başkanı Mahmud Ahmedi Necad, Cumhurbaşkanı seçildi. Amansız Türk düşmanı Jivkov'dan sonra Sovyetler'in dağılma süreci ile birlikte açık rejime geçen Bulgaristan'da Türkler'in partisi olarak bilinen HakveÖzgürlüklerHareketi(HÖH) de geçen dönemdeki başarısını yükselterek, parlamentoya 33 milletvekili ile girdi. AhmetDoğan liderliğindeki HÖH, yine anahtar parti oldu ve kurulacak koalisyon hükümetinde yer alacağını sergiledi. Açık rejime geçtikten sonra başta Amerika olmak üzere Avrupa ülkeleri ile sıcağın ötesinde sımsıcak ilişkileri yoğunlaştıran, Soros gibi küresel çetenin sivil uzantılarına kapılarını sonuna kadar açan Bulgaristan'da, inanılmaz değişiklikler oldu. Fabrika ile işletmeler özelleştirildi, başta bankacılık olmak üzere para piyasalarına yabancı sermaye girdi. Bulgaristanhalkınınmesaji Ülkenin sosyal dokusu bir anda değişmeye başladı ama denge kurulamadı ve kurnaz açık gözler ile geniş halk kitleleri arasında derin uçu rumlar oluştu. Bir grup çok kısa sürede palazlanıp zenginleşirken, büyük kitleler sudan çıkmış balığa döndü ve çaresizliğin girdabına düştü. Geleneksel kültürü Batı'nın popçuluğu, mill i sermayeyi de küresel çetenin iştahı kemirdi. Hürriyet ve demokrasinin lafta olmayacağını, meşturiyetin ilan edilmesinden sonra her şeyin eski tas eski hamam olduğunu görüp "Hürriyethürriyetdedilerayağakalktık/Birdebaktık,onlaroturmuş,bizayaktakaldık" dizeleriyle anlatan Ziya Paşa gibi lafta kalan özgürlüklerin karın doyurmadığını gören Bulgaristan vatandaşları, bu yüzden eskinin izlerini takip eden sosyalistleri, öne çıkartıp birinci parti yaptı. İktidar eliyle yapılan yolsuzluk ve soygunlara isyan etti. Gelir dağılımındaki adaletsizliğe "Dur" demek istedi. Takip edilen politikaların kendisine değil yabancı sermaye ve küresel çetenin işbirlikçilerine yaradığını görerek, mesajını seçim sandığında verdi. Bulgaristan'daki seçimlerde bu sürpriz(!) ortaya çıkarken, diğer komşumuz İran'da yapılan Cumhurbaşkanlığı Seçimleri'nde de sandıktan çıkan sonuç hemen hemen aynıydı. Humeyni ile birlikte kapanan, şeriat devleti olan ve özgürlüklerin kısıtlandığı belirtilen İran'da, halkın demokrasiye olan özlemi ısrarla vurgulanıyor ve çağdaşlaşma adına Batılılaşma'yı hedeflediği öne sürülüyordu. Bizimkilerin de içinde yer aldığı Batı medyası, çarşafları atmış, makyajlı İran kadınlarının resimlerini basarak, ülkedeki değişim rüzgarlarından bahsediyordu. Onurluvatandaşlar... Amerika'nın kıskacındaki kuşatılmış İran'ın, sanki başka çıkış yolu kalmamıştı ve baskıcı yönetime karşı halkın ders vereceği umulmuştu! Batı ile ilişkilerin hızla gelişeceğini belirten Rafsancani'nin yeniden cumhurbaşkanı seçileceği ve özgürlüklerin de yayılacağı, İran'ın kapalı kutu durumundan kurtulacağı haberleri şırıngalanıyordu. Ama tam tersi çıktı ve herkes apışıp kaldı. İranlılar, değerlerine ve geleneklerine sımsıkı bağlı, ısrarla milli politikadan bahseden, ülkenin çıkarlarını halkın çıkarlarıyla örtüştüren ve küresel çeteye karşı çıkan AhmediNecad'ı cumhurbaşkanı seçti. TıpkıBulgaristan'daolduğugibiİran'dadayolsuzluk,hırsızlıkveonursuzluk üzerine kurulu politikalara geçit verilmedi. Kuşatılmışülkedeonurluvatandaşlarolunamayacağıhaykırıldı. Tehditlere boyun eğilmeyeceği gösterildi. Neticesinde halkın şerefi galip geldi. Bulgaristan ve İran'daki seçimlerin bu sonuçlarına bakıp; Türkiye'de de ne dolaplar çevrildiğini, küresel çetenin hangi oyunları oynadığını ve halkımıza nelerin yutturulmak istendiğini de hepimiz görüyoruz.