Kimsesiz bir akşamdı, yalnız başıma yürüyordum. Adamın biri gitar çalıyordu da, önündeki boş şapkasının içine atılacak parayı bekliyordu. Ben düşlerini arayan bir gezgindim. Bekleyecek kimsem yoktu, hiçbir şeyim. Cebimi adamın şapkasına boşalttım. Yağmur başladı. Adamın şapkasına sicim gibi yağmur boşaldı. Adam kaçmadı, şarkısını sürdürdü. Durdum. Adamın şarkısını dinledim. "Yağmurdenizeneyapar!" diyordu şarkısında. Şöyle bir düşündüm. Yağmur denize ne yapardı! Hiçbir şey. Denizin suyunu mu çoğaltırdı? Hüznünü mü azaltırdı? Bir şapkaya bile gücü yetmeyen yağmurun, uçsuz bucaksız denize gücü mü yeterdi! Hayatımın en anlamlı şarkısını dinliyordum yağmurun altında. Duygularım kırmızı ışıkta karşı tarafa geçmişti. Kendimi suçüstü yakalamıştım. Derinlikleri görebilmek için, aşağılara inmeye gerek yoktu. Derinlikler, aslında hayatın ön yüzündeydi. Hayat, kayda geçmeyen güzelliklerle doluydu da, hangimiz görebiliyorduk o güzellikleri. Yağmur ancak korkakları kaçırıyordu. Islanmaktan korkan adamların, hayatta yaslanabileceği ne olabilirdi ki. Kaçmakla, kurtulmak mümkün müydü? Batık kentleri düşündüm, onlardaki gizemi. Sokaktaki herhangi bir adamı düşündüm, saçı sakalı birbirine karışmış, adam yerine konulmayan adamları. Herkesin bir hikayesi vardı, Tanrı'nın yazdığı ve hepimizin okumakla yükümlü olduğumuz. Ve o insanlarda ne hazineler gizliydi, bakmasını bilenler için... Gitar çalan adama baktım, adam şarkısının içindeydi, benim dışımda. Bizim dışımızda birkaç kişi daha vardı, yağmurun şarkısına eşlik eden. Bir anda "yağmurkorosu" oluşturduk. Tempo tutuyordu içimizdeki çocuklar. Bırakıp gittiklerimiz geri dönüyordu. Herkes kendine dönüyordu usul usul. Apartman boşluğuna düşürdüğümüz bir düğme için harcadığımız zamanı, yere düşmüş insanları kaldırmak için harcamıyorduk. Herkes el ele tutuştu, hesaplı yayılan karanlıkların önünü kestik. Yağmurun şarkısını söyledik hep birlikte. "Yağmurdenizeneyapar!" İrtica, temeli Cumhuriyet ve şehit kanı üzerine kurulmuş bu ülkeye ne yapabilir! Şapkanın içi yağmur ve para dolmuştu. Bir dilek havuzunu andırıyordu. Aslında ne yağmur vardı, ne şapka... Belki de herkes, kendi yalnızlığında kendisini kandırıyordu...
***
Standart sapma!
Türkiye'nin en önemli işadamlarından birini öldüren katili, Avrupa yargılamıyor. Ve aynı Avrupa, Türkiye'de askerleri iç güvenlikten uzaklaştırmaya çalışırken, "Standardımızauyun" diyor. Bu standartlar, aslında ülkeyi bölmeye yönelik en anlamlı tehdidi oluşturuyor. Türkiye'yi siviller koruyamıyor... Korumuyor... Kara çarşaflar içinde Cumhurbaşkanı'na bile meydan okuyanların ülkesinde, kimlerin kimleri koruduğu ortada... O yüzden "hayatibirtehlike" mevcut... Avrupa Birliği'nin standartları katilleri bile koruyorsa, dikkatli olmalıyız.
***
O vefasız kalbin Hissetmese de Sana bu şarkıyı Dinleteceğim Bu aşkın uğruna Ömrüm bitse de Ben sana sevmeyi Öğreteceğim
Her akşam elimde Kırmızı güller Kapından kovsan da Gitmeyeceğim Sallayıp ardından Islak mendiller Ben sana sevmeyi Öğreteceğim HakkıYALÇIN
***
MutlulukTakvimi
* Dostuna kusurunu yalnızken söyle... * Çocuklarla piknik yap... * Karıncaları izle... * Bir hastaneyi ziyaret et... * Adına ağaç dik...