Seni izliyordum uzaktan, peri masallarındaki kraliçeler gibiydin. Yeşil çimenlerin üzerinde dans ettiğimiz günü hatırladım, kocan olacak adamla dans ettiğini görünce. Bir düğün gecesinin, benden çaldıklarını hiçbir şey ödeştiremezdi. Sadece uzaktan bakabildim. Ayrılığın film müziği bana çalıyordu, Comparsita sizin için çalarken. Göğüs boşluğumda bir ağrı hissettim. Kısa ömürlü göz meyvelerinin tadı belirdi dilimde. Elimdeki çiçekleri, usulca yere bıraktım. Sana veremezdim elbet. Bir kelebek sevdasıydı bizimki. Günü gelince biten. Tadını damaklarda bırakan. İkimizden birini yakan. Yanan bendim. Evlenen sen... Uçurumlara yakışan çiçekler gibi hissediyorum seni. Tutunamadığım. Denizdeki kazazedelere hayat veren sal gibi görüyorum seni. Oysa sen bir masalın içindesin. Bir yabancıya hayat veriyor gözlerin, yüreğin... Yaralı kanatlarına kezzap dökülmüş kuşlar gibiyim bu gece. Yitirdiğini bir daha asla bulamayacak körkütük bir aşık. Yaslandığım bütün ağaçların kuruduğunu biliyorum. Ama bir türlü dizginleyemiyorum sana attığım adımlarımı... Her şey buraya kadar. Sen evlenirken,sınırlarını ihlal etmeyecek kadar kendime saygılıyım. Sen, sana açılan kapılarda, yeni bir hayata koşarken, ben, karanlık bir dehlizden, kendime çıkış yolu arayacağım. Elimdeki kibritlerin, yolumu aydınlatmayacağını biliyorum ama mücadeleyi elden bırakmayacağım. Sen yuvanda mutlu ol... Ben de sensiz mutlu olmanın yollarını arayacağım.