Türkiyemiz'in Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, partisinin önceki günkü grup toplantısında aynen şöyle konuşmuş: "TürkiyeCumhuriyeti,birkabileyadaaşiretdevletideğildir.Demokratikbirhukukdevletidir.Şunuherkesiyibilsin;Türkiye,başkalarınınyazdığıbirsenaryonunfigüranıolmayacaktır.Kendisininyazdığısenaryodabaşrolüoynayacaktır.Kendidenkleminikendisikuracaktır.Hiçbirgrup,hiçbirbirey,ülkesinidahaçoksevdiğiiddiasıylahukukunkendisinevermediğibirhakihdasedemez." Anlaşılıyor ki, Sayın Başbakan bu sözleri ile, son zamanlarda yaşanan hadiselere dikkat çekiyor. Ülkenin her köşesindeki bayrak gösterileri ile yükselen vatanperverlik duygularının ardından gündeme gelen "gerilimlisahnelerin" bir tarafındakilere mesaj veriyor. Daha açıkçası, Başbakan'ın işaret edip adlarını doğrudan vermekten kaçındığı, "ülkesinidahaçoksevdiğiiddiasındaolanlar", Mersin'de bayrağa hakaret edenleri kınayanlar, Trabzon ve Sakarya gibi şehirlerimizde "inadınatahriklerdebulunanlara" karşı çıkanlar... Yani "Şehitlerölmez,vatanbölünmez" diye haykıranlar.... Olmasıgereken,yakışan... Belli ki, "aydın" geçinen bir takım ile ağırlıklı medyanın köşelerini tutan kalemşörlerin "ırkçı-şoven-milliyetçiakımlardanrahatsızlıkduyduklarınadairsöylemveyorumları" Sayın Başbakan'ı da etkilemiş. Dolayısıyla, sokaklarda "Zindanlarboşaltılsın" deyip bölücübaşının da serbest bırakılmasını isteyenlere, bayrağımızı yakıpyırtmaya çalışanlara, her türlü bölücü ve yıkıcı gösteriler yapıp bildiriler dağıtanlara karşı çıkan vatanseverlerin kulağını çekip, "Kimsekendisineverilmeyenyetkiyikullanmasın" diyor. Öyle ise, biz de soralım. Buülkedemilletinbölünmezbütünlüğüne,kahırçoğunluğunortakmukaddeslerine,vatanımızınbirliğineveulusalhassasiyetlerimizileçıkarlarımızadiluzatıponlarlakıyasıyamücadeleedenlerledevletmeşguloluyormu?Devletiyönetensiyasiiktidar,yaniSayınBaşbakan'ındabaşındaolduğuhükümet,hertürlüihanet,oyunveplanıdikkatealıpgereğiniyerinegetiriyormu? Tabii ki Türkiye Cumhuriyeti, bir kabile ya da aşiret devleti değildir. Başkalarının yazdığı senaryoların figüranı da olmamalı ve olamaz. Sadece kendisinin yazdığı senaryoda başrolü oynamalı... Bu açıdan, Sayın Başbakan doğru söylüyor. Olması gerekeni, yakışanı ifade ediyor. Senaryoyukimyazacak! Ancaaak... Yaşadıklarımız öyle mi? TürkiyeCumhuriyetiolarakkendisenaryolarımızdamıbaşrolüoynuyoruz,yoksabaşkalarınınyazdığısenaryolardafigüranmıoluyoruz? Bunun cevabını, Türk milleti de verebilmeli... Mesela; Irak'taki kirli savaşın başlangıcında irademizi nasıl belirledik? Askerimizin başına çuval geçirildiğinde ne yaptık? Başkalarının yazdığı senaryonun figüranı mı olduk, yoksa kendimizin yazdığı senaryoda başrolü mü oynadık! IMF ve Avrupa Birliği ile münasebetlerde kendi kurallarımıza göre mi oyun kuruyoruz, yoksa karşımızdakilerin isteklerine, hatta dayatmalarına göre mi! Kıbrıs'ta, Ege'de, Ermeni konusunda ortaya koyduğumuz (küçük de olsa) bir planımız, görüşümüz var mı? Karşımızdakilerin masaya getirip dayattıklarını kabul etmekten veya onların üzerinde tartışmaktan başka ne yaptık ki! İşte; önümüzdeki haftadan itibaren en hassas, en dokunaklı, en vicdani meselelerden biri daha önümüze getiriliyor. İmralı'daki bölücübaşının yeniden yargılanması için AİHM'in aldığı belirtilen karar, "figüranlıkveyabaşrollük" konusunda Sayın Başbakan'ın milletçe test edileceği yeni bir sınav olarak karşımıza çıkıyor. Bakacağız ve göreceğiz. Sayın Başbakan, AKP Grubu'nda gürlediği gibi Türkiye Cumhuriyeti'ne "kendiyazdığısenaryodabaşrolümüoynatacakvekendidenkleminikuracak" yoksa başkalarının yazdığı senaryoda figüranlık mı yaptıracak! Yeniden yargılamayı reddederse, "başrolüoynamayıbaşarmış" tersine kabul ederse "figüranlığı" sindirebilmiş olacaktır. O takdirde de millet figüran olmaz ve başrolü kendi oynar. Hem de senaryosunu bizzat yazarak!