Kıbrıs'ta çözümsüzlüğe doğru mu gidiliyor? NİZADA (İhtilafta) kalsın mı denilecek? Kıbrıs'ta çözümsüzlük genelde bize değil, Rum tarafına yaradı. Güney Kıbrıs'ın refahı arttı, Avrupa Birliği'ne girdi. Biz vakti ile Kıbrıs'a niye girdik? Rumlar Türkler'in canına kastediyordu, sonuçta Enosis'i ilan edeceklerdi. Avrupa Birliği'ne girmiş Kıbrıs Rumları artık Türkleri öldürebilir mi? Hayır. Yunanistan Türkiye için bir tehdit mi? Değil. Zaten Yunanistan hiç bir zaman tehdit olmamıştır. Yunanistan'ı bir tehtidmiş gibi göstermek bazı kesimlerin işine gelmekte. Silahlanmaya devam etmek, batı dünyasının ABD'den sonra en büyük ordusunu ayakta tutmak için. Ama biz Yunanistan için bir tehdit oluşturuyoruz Cumhuriyeti kurduğumuzdan beri bir tek tehdit almışız. Devrin Sovyet Birliği Kars'ı istemişti. Boğazlar'da kontrol imkanı talep etmişti. O tehditi zaten tek başına göğüsleyemeyecektik. ABD, başkanı "Sınırlarımız Kars'tan başlıyor" diye açıklama yaparak, tehdidi bir anda yok etmişti. Zaten biz NATO'ya niye girdik? Sovyet tehdidi olursa kollektif savunma yapalım diye. Yoksa "Yunanistan, Suriye, Irak veya İran bize saldırırsa NATO imdada yetişsin" diye değildi. Yani Yunanistan bir tehdit değil, diğer komşular tehdit değil, Rusya artık tehdit olmaktan çıkmış, hele hele Güney Kıbrıs hiç değil. Bu tehdit söylemini NATO kaldırdı, biz götürüyoruz.
Demecihükümetverir Kıbrıs'ı bileğimizi göstererek değil, beynimizi ve diplomasimizi kullanarak çözmek durumundayız. Hem Güney Kıbrıs ve hem de Yunanistan devasa askeri gücümüzü kendilerine karşı bir tehdit olarak görmekte. Onların bu korkularını gidermek durumundayız. Hiç bir batı ülkesinde olmayan bir tarzda K.K. Komutanı, "Kıbrıs için anlaşma olmadan bir tek asker çekmeyiz" diyor. Öncelikle böyle bir demeç verilecekse hükümet üyeleri verir. Kaldı ki, masada oturup konuşulurken pekala asker çekme karşılığında Rum tarafından taviz alınabilir. Karşılıksız hiçbir şey verilmeyeceğine göre, niye baştan biz eksik kart ile görüşmelere başlayalım? Ekmeğineyağsürülüyor Şurası iyi bilinmelidir ki; Kıbrıs adasının hepsi bizim olsa güvenliğimizi artırmaz. Bağımsız bir devlet olsa ki öyle AB'ye girdiler (Ama, "Biz kabul etmiyor ve sizi tanımıyoruz" diyoruz. Bu tutum da onların ekmeğine yağ sürüyor.) Bizim güvenliğimize bir tehdit değildir. Ben 19551963 arasında mitinglerde, "Kıbrıs için ya Taksim ya ölüm" diye çok bağırıyordum. Fiili durumda Kıbrıs bölünmüş durumda. İki toplum var, yaşadıkları ada hariç ortak yanları yok. Kıbrıs'ta çözümsüzlük Rumların işine yaramaya devam ediyor. Rumlar bizleri ustalık ile çözümsüzlüğe itiyorlar, biz onların oyununa geliyoruz. Arada sırada onlara bileğimizi gösteriyoruz. Bu bilek gösterimi batılı ülkeler nezdinde onlara karşı duyulan sempatiyi artırmaktan başka bir işe yaramıyor. Bizleri müstevli (işgalci) olarak görüyorlar. LondraZürih anlaşmalarından kaynaklanan müdahalemiz, dünya kamuoyunda bilinmiyor. Türkiye İsrail'den sonra BM tarafından en çok kınanan 2. ülke. Bunun hem ekonomimize ve hem de askeri münasebetlerimize etkilerini, yüklenerek devam ediyoruz.