Yağmurun çimleri bile bozduğu bir gecede, Fenerbahçe rakip sahaya yerleşmek için, acelesi olmayan takım hüviyetindeydi. Serhat'ın şaşırtıcı enerjisi orta alandaki sahipsizliği dengelerken, Rizespor kalesindeki ilk pozisyonda gol geldi. Gördüğü sarı kartın ardından "pozisyon anaforu" yaşayan RizeliKürşat'ın yok yere yarattığı penaltı, tribünleri ısıttı, Fenerbahçe'yi oyundan soğuttu. Sonrasında gecenin kırbaçladığı bir Rizespor izledik, buna karşılık teri üstünde kuruyan Fenerbahçeli futbolcuları... Selçuk top çalmakta usta, kullanmakta acemiydi. Orta alanın oksijen tüpü Tuncay hapsedilmişti, Alex sıradandı, Nobre kapısına küskün anahtardı. Ve bunlara karşılık, sahada "dinamitlokumu" gibi duran Rüştü takımını yakmak için davetiye bastırıyordu. Bir kaleciye bu kadar sorumsuzluk hakkı veren Daum, önce kendi kulaklarını çekmeli. İlk yarıdaki Fenerbahçe gizlendiği yeri gösteren bir hedefti. Ama Rizespor'un gücü belliydi. Buna rağmen 2. yarıda korkularına gizlenmeyi terk eden Rizespor'un, Fenerbahçe'ye diş geçirme sevdası 2. golü getirdi. Servet'in golü harika bir fotoğraf olarak asıldı geceye. Sonrasında oyuna hakim olan bir Fenerbahçe çıktı sahneye. Eli açık ve pozisyonları kolayca harcayan... Dünkü Fenerbahçe'nin en büyük doğrusu yine Aurelio'ydu. Gecenin hünerli adamı futbolun en yalın işçisiydi. Servet de hatasız oynadı, Serhat galibiyetin militanıydı. Hakem ErolErsoy korkak ve kimliksizdi. İlk yarıda futbolu katleden dünkü Fenerbahçe maçın 2. yarısında çok yol katetti, tribünlere de keyif verdi. Maksat 3 puanı almaksa önce gol atmak gerekiyor. Fare yakalamak için kedi olmak gerektiği gibi... Galibiyet cambazları 3 puanı cımbızla söküp aldı. Tribünlere gelince, ŞükrüSaracoğlu3 puan müzesiydi yine... Futbolcusunu ayaklandıran, rakibi büyüleyen... Tanrısal bir ışık gibiydi tribünler ayazda bile...