Bir yanı kural tanımayan, öbür yanı demokrasiyi "ipotekaltına" almış bir parti kurultayını izliyoruz. Sandalyeli demokratları. Kalabalık diyaloglarda, zarafetini yitirmiş liderleri. Ve kendilerini bile yenemeyenlerin, ülke yönetiminde hangi yüzle söz sahibi olmak istediklerini anlamak istiyoruz. CHP, kötü bir hastalığın pençesinden kurtulamamış partidir. 12Eylül'ü bahane bilip, 20 yıldır sızlanma duvarına yaslanarak, laiklik edebiyatıyla son kuşların oylarını toplamaktan başka hiçbir yenilik üretemeyen çaresiz bir partidir. Dün gördük ki, kalan da, gelen de birbirine yakıştı. Bu partinin yürekli isyanları vardı, işçiden yana, memurdan, askerden ve ülke savunmasından yana. Bu partinin, kişisel değil toplumsal düşünmek gibi bir görevi vardı. DenizBaykal'ın yüzündeki ifadeye, tavrındaki hırçınlığa baktım da, "Liderliğini korumakta gösterdiği özenin zerresini, ülke savunmasında gösterse keşke" dedim. MustafaSarıgül'e baktım, CHP zarafetine asla yakışmayacak bir lider kopyasından, umutsuz bir vaka resmi düştü önüme. Halk hareketleri içindeki "diriliğini" yitirmiş bir partinin, ölü ruhlarla nereye yürümek istediği ortada. Dün, ölü bir filmin en canlı kareleriydi "uçuşansandalyeler!" Onlar "yönetmeninimzasıydı!" Dün, tarihten silinmenin sinyallerini veren bir partinin kurultayını izledi insanlar. Düşmanı güldürdüler. Ülkeyi dört bir yandan saran irticai güçlerin, keyiflerine keyif kattılar. "DenizBaykal'ınpartisi" olmaktan öteye gidemeyenler, bundan böyle Atatürk' ün adını kullanarak, kendisine çıkış yolu aramasın! Bu masala kimse inanmaz! Bu partinin mecburi istikametini belirleyenler, kendilerinden gayri, hiçbir gerçeğin peşine takılmayanlardır. CHP'ye "Gel" deseniz de, kendine gelemez. Kim seçilirse seçilsin, bir adım öteye gidemez. Her partinin kendisine layık bir lideri vardır. Kendisine layık bir kaderi... Yolları açık olsun!