Balığı sever misiniz? Sevmeyen azdır sanırım. Yemek kültürümüzde kırmızı etin yeri daha çok görünse de, fiyatının yüksekliğinden fazla tüketilmiyor... Sağlık için, uzmanlar 'beyazet' öneriyor. Yani, tavuk ve balık. Tavuğu (haksızlığına inandığım şekilde), hormon tartışmaları yüzünden bizden soğuttular. Elimizde kaldı bir tek balık... Allah bize öyle bir memleket nasip etmiş ki; üç tarafımız denizle çevrili. Bir de iç denizimiz var. Peki balıkçılığımız? İşte burada durun... "Balıkçılığımıziçleracısıvaziyette..." Bunu ben değil, hem balıkçılar hem de balık üreticileri söylüyor. Ve ekliyorlar: "Turizme verilen desteğin yüzde 10'u balıkçılık sektörüne verilsin, ihracatta dünya birincisi oluruz..." Bir örnek de veriyorlar. Mesela, levrek ve çipurada lideriz. Bizi, bir balık ülkesi olan Norveç ve Yunanistan takip ediyormuş. Neredeyse ekonomisinin tamamı balığa dayalı, 5-6milyon nüfuslu Norveç'te, kişi başına milli gelir 50bindolar... Türkiye'nin yıllık balık üretimi 130binton. Bunda da dünyanın 35. ülkesiyiz... Bu sektöre verilecek bir destek ile hem ihtiyacımız olan istihdama önemli bir katkıda bulunma imkanı yakalayacağız, hem de yılın 12 ayı iş yapabilecek bir potansiyeli harekete geçirmiş olacağız.
***
"Balıkişinerdençıktı?" diyenler için açıklayalım. Dünkü manşetimizi okuyanlar bilirler. Hamsi; Karadeniz'den her yıl soğuk sulara, dolayısıyla Rusya ve Gürcistan bölgelerine göç eden bir balık. Fakat bu yıl çok erkenden Karadeniz'i terk etti. Sebebi de yanlış avlanma. Hamsiyi haddinden fazla avlayan Karadenizli balıkçı, zamanından önce elinden kaçırınca, bu kez peşinden koşmaya başladı... Hem de ne koşma... Ta,Gürcistan'ınkarasularınakadarkovaladı... Nasıl ama? Tam bizlik değil mi? Hamsi elindeyken kıymetini bileme, sonra git, elin karasularında 2bindolar ödeyip (O da her bir sefer için) avlanmaya çalış... Atasözündeki gibi... "Kaçanbalıkbüyükoluyor." Maliyetler artıyor, balık soframıza beş kat daha pahalı geliyor... Soframıza pahalı gelmesi bir yana, binlerce ailenin geçim kapısı, umudu kayboluyor...
***
Bu haber dolayısıyla, bölgedeki balık üreticileri ve komisyoncularıyla konuşma imkanı da buldum. Çok dertliler, ama çözümleri de üretiyorlar... Bir plan ve disiplin olsa, hamsinin Karadeniz'den hiç gitmemesi bile sağlanabiliyormuş. Karadeniz'de bulunan kuyulara yumurta bırakan hamsi, göç etmeden yaşayabiliyormuş... Ama, "Bulmuşkenhepsiniavlayayım" hırsı ve kullanılan bazı avlanma teknikleri yüzünden, şimdi hamsiyi kaçırdık. Balıkçılar, devletin bir kota koymasını ve o miktarlar dışında avlanma yapılmamasını istiyor... Tabii denetimin de sağlanmasını... Hamsiyi kaçırmadan Karadeniz'de yaşatmanın imkanını bulalım. Bırakalım başka ülkelerin balıkçıları gelip, bizden avlanma izni istesinler... Çok mu zor?
EKONOMİNİN PARLAYAN YILDIZI
Dün, MobilyaSanayicileriDerneği(MOSDER ) üyeleriyle birlikteydik. Sektörün dev firmalarının ve markalarının sahip ve yöneticileriyle keyifli sohbetler yaptık. Önümüzdeki günlerde, bu sohbetleri sizlerle paylaşacağım. Bugün birkaç noktaya dikkat çekmek istiyorum. 510 yıl öncesine kadar ismi anılmayan mobilya sektörü, bugün uluslararası markalarıyla dünya pazarlarında boy gösterip, Türk mobilyasını her yere yayıyor. Her yıl yüzde 4050 artan ihracat rakamlarıyla da ekonomimize katma değer sağlıyor. MOSDER'in bu yıl için kendisine koyduğu ihracat rakamı hedefi, 1milyardolar . Ama asıl hedef 10milyardolar rakamını yakalayıp, İtalya, İspanya gibi dev endüstrilerle boy ölçüşmek. Ne diyelim, yolları açık olsun. Önceki gün de yazdım: Türkiye'deüretimpotansiyelihareketegeçti.Artıkgeridönüşyok...