Geçen hafta içinde geç saatlerde, BBC'de Türkiye ve AB üyeliği ile ilgili bir programa rastladım. Programın bayan sunucusu, Avrupa Birliği yolundaki Türkiye'yi tanıtacağını anons etti ve görüntüler başladı... Bayan sunucu Türkiye'ye gelmiş ve bizi İngiliz kamuoyuna tanıtmak amacıyla çekimler yapmıştı. Fakat ilginç olan, çekim yaptıkları tek yer Güneydoğu'daki köylerdi. Ara anonslarının bir bölümünü ise Diyarbakır'ın arka caddelerinden birisinde yapmıştı... Bölgedeki köylerde özellikle Türkçe bilmeyen kadınlarla röportajlar yapıyor, onların ne kadar fakirlik çektiklerini, yiyecek ekmek bulamadıklarını söyletiyordu. Ardından tarlalarda, çamurun içinde dolaşan, perişan haldeki ayakkabısız çocukların görüntüleri dolduruyordu ekranı... Yıkık dökük evler, kılık kıyafeti bozuk perişan haldeki insanlar...
***
Yine, derme çatma bir okulu göstererek, Türk hükümetinin Kürtçe eğitime izin vermediğinden bahsetti! Köylerdeki bu 'cımbızlaseçilmiş' manzaralar dakikalarca sürdü gitti... Ardından, sanırım programın kapanış anonsunu Diyarbakır'da yaparken trafiği tıkadılar. Çünkü sunucu caddenin tam ortasında duruyor, araçlar geçmekte güçlük çekiyordu. Belli ki, kameraman ve ses ekibi de caddeyi işgal etmişti. İşte tam bu esnada, bir trafik polisi yanlarına yaklaşıp, trafiği tıkadıklarını hatırlatmak istedi. Polis memuru, televizyoncuların yanındaki tercümana gayet kibar bir yaklaşımla durumu izah ederken, yorumu görüntünün üzerine bindiriverdiler: "Bölgedepolisveaskerlerözgürlüklerikısıtlıyor!.." Halbuki genç trafik polisinin Türkçe uyarıları alttan gayet net duyuluyordu: "Yolunortasındaçekimyapıyorsunuz,trafiğiengelliyorsunuz.Lütfenkenardayapabilirmisiniz..." Şimdi, Avrupa kamuoyu bu görüntülerle tanıyor Türkiye'yi... Bizim AzraAkın'lı, Bodrum sahilleriyle dolu reklam filmleri değil, bu çarpıtılmış görüntüler etkili oluyor oralarda...
***
Sayın Başbakan'ın TÜSİAD'da yaptığı konuşma ve uyarılarıyla bu görüntüleri birlikte düşündüm. Bizim tepkilerimizi her ortamda ve her seviyede ortaya koymamızın önemi anlaşılıyor. Başbakan Erdoğan'ın haklı çıkışı, bu yüzden önem arzediyor. 'Geçkaldın' diye tepki vemek yerine, muhalefetin de, bu provokasyonlara reaksiyon göstermesi gerekiyor. Hatırlayın, İstanbul'da bir AB temsilcisine, 'Diyarbakır'daneişinizvar?" diye soran gazeteciyi nasıl yumrukladığımızı... O yüzden, müzakereler süresince 'tekses' olmamız elzem görünüyor. Sayın Başbakan, "NedensadeceDiyarbakır'agidiyorlar,Rize'ye,Konya'yagitmiyorlar" diye sormuştu. Bu sorunun cevabı BBC'de izlediğim programda gizli aslında...